8. BÖLÜM: BAZI GERÇEKLER, BAZI HATIRALAR

39 8 0
                                    

Gözlerimi açtığımda çok yorgun hissediyordum. Sol tarafa döndüğümde birden gözlerimi açtım. Onun burada ne işi vardı?

''Senin burada ne işin var? Beni mi gözetliyorsun?'' Dedim sinirli bir şekilde.

''Evet inatçı kız seni gözetliyorum.'' Dedi ukala bir tavırla.

İşte şimdi damarlarımda siniri hissediyordum.

''Sen beni çok sinir ediyorsun Doruk. Hemen çıkar mısın?'' Dedim. Büyük bir öfkeyle ona bakıyordum.

''Kendi evimden beni kovamazsın inatçı kız.''

''Gayet de kovarım.'' Dedim.

Yataktan kalktım ve kollarından tuttum. Bütün gücümle onu çekmeye başladım ama nafileydi. 1.90 boyundaki bir erkeği 1.70 boyundaki kız nasıl çekebilirdi ki? 55 kiloyum ama yok yok bu çocuğu itemiyordum. Sinirlerim bozuldu ve pes ettim. Pes etmemin ardından Doruk gülmeye başladı.

''Hiçbir kuvvet beni bu odanın dışına atamaz inatçı kız.'' Dedi ve bir anda gülen yüzü üzgün bir surat ifadesine dönmüştü. Bu duruma anlam veremedim.

''Neden öyle baktın?'' Dedim ve cevabını bekledim. O ise yüzüme bakmıştı. Bir şey söylemedi. Çok kötü olmuştu.

''Bir şeyim yok. Sana kıyafetler hazırladım. Duş almak istersen eğer odadan çıktığında soldaki kapı. Kahvaltı da hazır gelirsin.'' Dedi ve odadan çıktı.

Benim aklım hala ondaydı. Cidden neden bir anda her şey tuhaflaştı anlamadım. Dün geceden beri elbiseliydim ve gerçekten güzel bir duşa ihtiyacım vardı. Siyah bornozu alıp odadan çıktım. Soldaki kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtım ve içeri girdikten sonra kapıyı kapattım. Musluğu açıp ellerimi ve yüzümü yıkadım. Sonra makyajımı çıkarmak için dolapların içini açıp ıslak mendil bulmaya çalıştım. Üstteki dolabı açtım ama orada yoktu. Sonra alt kapağı açtım ve ıslak mendil paketini gördüm ve aldım. Sonra kapağını kapattım. Islak mendilin kapağını açtım ve içinden birkaç tane aldım ve geri kapattım. Makyajımı silmeye başladım. Birkaç dakika silmekle uğraştıktan sonra yüzümü güzelce yıkadım. Sonra musluğu kapattım ve üzerimdekileri çıkardım. Suyu açtım ve duşumu almaya başladım. Duşumu aldıktan sonra bornoza sarılıp banyodan çıktım. Koridorda ilerleyip kaldığım odaya girdim ve kapıyı kapattım. Bornozu yatağın üzerine koyup bana vermiş olduğu kıyafetleri giydim. Üzerime siyah önünde arabalı bir tişört giydim. Altına da sade siyah bir eşofman giydim. Saçlarımı tarayıp odadan çıktım. Üzerimdekiler biraz emanet gibi dursa da idare edecektim. Merdivenlerden indim ve mutfağa girdim.

Doruk patates kızartıyordu. Mutfağa girdiğimi fark etmedi ve aklıma onu kızdıracak bir şey gelmişti. Sinsi bir şekilde güldüm ve sonra ciddi oldum. Yavaş yavaş parmak uçlarımla yürüyüp ona doğru yaklaştım ve durdum. Sonra bir anda sırtına dokundum.

''Bööööö...'' Dedim ve gülmeye başladım.

Doruk'un yüz ifadesini görmeliydiniz neye uğradığını şaşırmıştı.

Sonra bir anda bir şey oldu. Gözümün önüne bir an geldi. Yine Doruk ve ben varız ve onu korkutmaya çalışıyorum. Doruk korkuyor ve bana kızıyor. Sonra üzgün yüz ifademi görünce bana sarılıp dudaklarımdan öpüyor... Sonrasını hatırlamıyorum.

Bu an'ı gördükten sonra dengede durmakta zorluk çekiyordum. Doruk yanıma geliyor.

''İyi misin Melis? Ne oldu?'' Dedi endişeli bir halde.

Ne diyebilirdim ki? Bu anı söylesem gülüp geçerdi. İnanmazdı bana. Ayrıca bende inanmadım. Nasıl oldu bilmiyorum ama dün geceden kaynaklı sanırım. Çok içtim.

''Merak etme iyiyim. Çok içmek kafa yaptı herhalde.'' Dedim ve sandalyeyi çekip oturdum. Ama kafamdan o an çıkmıyordu.

''Peki. Kahvaltı hazır. Yiyebilirsin.''

''Teşekkür ederim.''

Doruk çok güzel kahvaltı hazırlamıştı. Hem de hepsi benim sevdiklerimdendi ama pek iştahım yoktu. Sadece bir bardak yeşil çay ve birazda patates kızartması yedim. Ben yerken Doruk bana bakıyordu.

''Bana bakmazsan sevinirim. Rahat olamıyorum sen bakınca. Anladın mı?''

''Neden ki?''

''Çünkü sen bakarken rahat yiyemiyorum.''

''Peki. O zaman biraz daha sana bakacağım.''

Bu çocuk sabrımı sınıyordu ama sakin olmalıydım.

''Benimle uğraşma Doruk.'' Dedim çatalı bırakırken.

''Yoksa ne olur?'' Dedi alaylı bir tavırla.

''Her an her şeyi yapabilirim. Sinirlendirme beni.'' Dedim ve sakin kalmaya çalıştım ama sakin kalamıyordum.

''Hadi yap. Yap hadi inatçı kız. Sözünün arkasında dur.''

İşte başlıyoruz sevmediğim bir huyuma. Sinirli bir şekilde masadan kalktım ve mutfaktan çıkıyordum ki, o lafı söyledi ve geri döndüm.

''Sen busun işte inatçı kız. Sözünün arkasında bile duramayan bir inatçı kızsın.'' Dedi gülerek ve o an kendimi tutamadım. Yüksek bir sesle konuşmaya başladım.

''Ben sözümün arkasında duran bir kızım. Sakın bir daha bana o lafı söyleme. Sakın. Duydun mu beni.'' Dedim ve artık kendimde değildim.

Doruk yanıma geldi ve hala o alaycı tavrı vardı.

''Melis sen korkağın tekisin.'' Dedi ve artık beni kimse tutamazdı. Bunu duyduktan sonra bir anda bağırdım.

''Bana bunu söyleyemezsin. Sus artık. Sussss..'' Dedim ve olaylar aynen şöyle oldu.

Ben onu söyledikten sonra evde ki tüm camlar büyük bir patlamayla kırıldı. Ve ben o an bağırırken Doruk bana doğru geldi. Sonra bana doğru gelmesini istemedim ve sağ elimi havaya kaldırıp ona doğru elimi ittim. O an bu hareketi yapmamla Doruk havaya uçtu ve duvara çarptı.

O an bunların olduğuna inanamadım. Camlar kırıldı. Doruğu tel el hareketimle ileriye ittim ve havaya uçtu. Hala şok içindeydim. Kenarda duran aynada kendime baktım. Gözlerim parlıyordu ve mavi renkti. Ve bedenim ışık saçıyordu. Bir süre öyle kaldım ve kendime gelmeye çalıştım. Ama gelemedim. Dorukta büyük bir şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yaşananlar gerçekten yaşanmış mıydı? Yoksa ben rüyada mıydım? Bu ben değildim. Sonra gözlerim karardı ve bayıldım.

KURUCUNUN YILDIZLARIWhere stories live. Discover now