14. BÖLÜM: 6 ARALIK 2002

9 4 0
                                    

Met'in söylediklerini hala kendime gelememiştim. Ne demek annelerimizin nasıl öldüklerini biliyordu? Kesin yalan söylüyordu.

''Yalan söylüyorsun.'' Dedim.

''Her şey yalan olabilir Melis ama inan sana anlatacaklarımın hepsi gerçek. Kanıtım da var.'' dedi ve Doruk'a baktım.

''Melis bırak anlatsın. Ben onları tutuyorum.'' dedi Doruk.

''Yağmur siz de onları götürün. Biz burada kalıyoruz.'' dedim.

''Melis ama...'' dedi Yağmur.

''Korkmayın ben onun yanındayım.'' dedi Doruk ve ona baktım.

''Tamam, dikkat edin kendinize.'' dedi Kaan ve hep beraber oradan çıktılar.

''Evet, şimdi seni dinliyoruz.'' dedim elimden ateş çıkararak.

''Ellerini çekersen anlatacağım her şeyi.''

''Tamam, çekiyorum. Tek hatanla seni kül ederim. Ona göre.'' dedim ve kafasını sallayıp gerçekleri anlatmaya başladı.

''Önce anlatıyorum sonra kanıtları göstereceğim.'' dedi ve ikimizde kafamızı sallayıp onu dinledik.

''6 Aralık 2002 tarihinde şirketteydim. O zaman anneleriniz de burada çalışıyordu. Gerçekten ikisi de işlerinde iyiydiler. Ama sonra Melis senin annen ve baban büyük bir tartışma yaşadılar. İlk baş anlam veremedim ama sonra biraz daha kapıya yaklaşınca anladım ki baban sizi bu deney üzerinde özel güçlere sahip olmanızı söylüyordu. Ama annen kesinlikle buna karşı çıktı. Sonra sinirle odadan çıktı ve Doruk senin annenle konuşmaya gitti. Yani Sevim ve Azra bir anda konuştular ve yüzlerinde ki korkuyu görebiliyordum. Sonra ikisi de ofisten çıktılar. Sonra dışarıya baktığımda arabalarına bindiler ve gittiler. Sonra yanıma Mehmet geldi ve nereye gittiklerini sordu ve bende çıktılar dedim. Tabi çok sinirlendi ve peşlerinden gitti. Asıl yere geliyoruz şimdi. Anneleriniz sizi evden alıp sizi korumak için şehri terk ediyorlardı. Ama sonra babanız onları arabada gördü ve gaza yüklendi. Sonra Azra gaza bastı ve kaçtılar. Yani bir nevi hız oyunu diyebiliriz. Ama sonra yollar karlı ve buz olunca tabi babanın arkadan çarptı ve iki arabada ağaca tosladı. Sonra babanız çok kötü olmamıştı ve sizi kurtarıp buraya getirdi. Ben baktım size o gün. Sonra da o gün ben karşı çıktım ve bir nevi bu sebeple de kovulmuş oldum. Ama bir gün bana lazım olacak diye bu elimdeki flaşa sakladım her şeyi. Her şey burada.'' dedi ve bana uzattı.

Duyduklarım karşısında şok olmuştum ve gözlerim dolmaya başlamıştı. Nefes alamaz ve canım yanıyor bir haldeydi. Babam... Babam mı öldürmüştü annelerimizi? Neden o güne dair hiçbir şey hatırlamıyorum? Dorukla o gün bu saçma güçler yüzünden kaçıyor muyduk? Neden onu hatırlamıyordum? Neden hiçbir şey hatırlamıyordum?

''Yalan konuşmuyorsun de mi?'' dedi Doruk.

''Hayır. İnanmıyorsanız bakın.'' dedi ve masada duran bilgisayara flaşı taktım ve başlat tuşuna bastım. Kaza işte böyle olmuştu. Mert'in anlattıkları gibiydi her şey. İkimizde şaşkın halde görüntüleri izledik ve birbirimize baktık.

''Babam bir katil.'' dedim ve öfkem geri gelmişti. Sonra Mert'e doğru yürüdüm ve elerlimi kaldırıp onu ittim. Acıyla inledi ve yere düştü.

''Melis dur.'' dedi Doruk ve kafamı ona çevirdim.

''Neden Doruk?''

''Öfkeni ondan çıkaramazsın. Adalet yerini bulacak.'' dedi ve siren seslerini duyduk.

''Bu ses ne?''

''Geldiler. Hak ettikleri yere gidiyorlar. Aha fazla yorma kendini. Bırak.'' dedi ve gözyaşlarımın akmasını izledim. Canım yanıyordu. Sonra polisler geldi ve onları götürdüler.

KURUCUNUN YILDIZLARIWhere stories live. Discover now