8. BÖLÜM: BENİM KÜÇÜK GİZLİ EVİM

10 5 0
                                    

Yol boyunca şunu düşündüm. Bu olanlar olmasaydı eğer, gerçekten güzel ve mutlu bir yaşamım olur muydu? Ya da o kaza olmasaydı... Ne kadar daha sürecekti içimdeki acı? Yaşadığım hayat daha ne kadar acıtacaktın beni? Düşüncelerimden kurtulmama Doruk'un sesiyle kendime gelmiştim.

''Sormaktan çekiniyorum ama...'' dediğinde anlamıştım ne diyeceğini.

''Olacağım.'' dedim sadece ve yola baktım. O da bu duruma bir şey demedi ve sürmeye devam etti. Sonra kendimi inanılmaz derecede kötü hissettim. Bir şeyler oluyordu ama anlam veremiyordum. Kahretsin! Şimdi olmaz.

''Doruk arabayı durdur.'' dedim ve durdurmasını bekledim.

''Neler oluyor? İyi gözükmüyorsun.''

''Lütfen hemen durdur.'' dedim ve arabayı sağa çekti. Bende hemen kapıyı açıp kendimi yere fırlattım ve büyük bir güçle öğürdüm. Öğürürken canımdan bir parça çıkıyordu sanki. Uzun bir süre öyle kaldım ve Doruk yanıma gelip saçlarımı tuttu.

''Ben hallederim sağ ol. Tiksine bilirsin.'' dedim ve ağzımdaki kelimeler büyük bir güçle çıkmıştı sanki.

''Melis bir insan kötüyken ve özellikle bu durumdayken kimse kimseden tiksinmemeli. Sadece onun yanında olmalı. Ve şimdi senin yanındayım ve iyi olacaksın. İşin bitti mi?'' dedi ve zorla kafamı kaldırdım ona bakarken. Ne kadar da düşünceli bir insandı. Şaşırttı beni. Normalde insanlar bu durumdayken tiksinirdi benden ama o benden tiksinmedi.

''Aynen bitti. Yanımda olduğun için teşekkürler.'' dedim ve ayağa kalkarken sendeledim. O da yanıma gelip beni tuttu. O sormadan ben direk cevapladım.

''İyiyim.'' dedim ve arabaya bindim. O da bindikten sonra tekrar sürmeye devam etti.

''Hiçbir şey yemedin de mi?''

''Aynen. Yemedim. Farkındaysan son yaşadıklarımızı biliyorsun.''

''Evet, bilmez miyim? O zaman önce yemek yiyoruz ve sonra senin küçük gizli evine gidiyoruz. Anlaştık mı? He bir de konuşmamız gereken çok önemli şeyler var.''

''Evet biliyorum. Dediğin gibi olsun.'' dedim ve kafasını sallayıp gaza bastı.

Yaklaşık yarım saat sonra yol kenarında bir çorbacı bulduk ve orada karnımızı doyurmaya karar verdik. Sonra Doruk arabayı park etti ve kapıyı açıp indim.

''Şu halime bak ne haldeyim.'' dedim kendi kendime ve bunu maalesef Doruk duydu.

''Bence gayet iyisin. Öyle düşünme.'' dedi gülümseyerek.

''Tabi senin kıyafetlerin var ya üzerimde o yüzden bu kadar iyi diyorsun. Yani bu bana değil, kıyafetlerine söylenmiş bir söz.'' dedim.

''Çok değişik düşüncelerin var ya senin. Şok oldum şuan şok.'' dedi ve içeri geçti. Sonra bende kafamı yana doğru sallayıp içeri geçtim. Çorbalara bakarken yayla çorbasında karar kıldım. Mideme iyi gelecek tek çorbaydı.

''Yayla çorbası.'' dedik ikimizde aynı anda. Şaşırarak birbirimize baktık.

''Demek sende yayla çorbasını seviyorsun.'' dedim.

''Evet, seviyorum.'' dedi.

''Bakar mısınız? Biz iki adet yayla çorbası alacağız.'' dedim ve çorbaları bekledik. Birkaç dakika geçtikten sonra çorbaları aldık ve boş bir yere geçip oturduk. Yavaş yavaş içmeye özen gösterdim. Çünkü midem hemen bir şeyi kabul etmezdi. O sırada Doruk'a baktım. Büyük bir iştahla çorbasını yiyordu. O an kötü hissettim kendimi. O da daha yeni toparlıyordu kendini ve bu olanlar yüzünden ona çorba yapamamıştım. Sonra bir anda kafasını kaldırdı ve bana baktı.

KURUCUNUN YILDIZLARIWhere stories live. Discover now