Bölüm 46 ☁️ Yıldızlar

15.9K 1.2K 1.5K
                                    

 19 yıllık hayatımda, çok tökezlemiştim. Bu tökezlemelerin sonucu da hep düşüşümle sonuçlanmıştı. Bir anda dibi bulduğum anlar olmuştu, bir anda ayağa kalktığım anlar da olmuştu. Gördüğüm en dip nokta, annemin kanser olduğunu öğrendiğim andı. Aylarca kalkamamıştım ayağa. Sabah gözlerimi açmama rağmen karanlıktı sanki, öyle anımsıyordum. O karanlıkta parlayan tek bir yıldız olurdu hep, annemin iyileşme umudu. Beni çevreleyen kockocaman karanlığa rağmen o minicik yıldıza tutunmuştum ve başarmıştık. Annem iyileşmiş, bende yıldızların mucizesine inanmaya başlamıştım. Milyonlarca yıldızın çevrelediği küçücük bir dünyada yaşıyorduk ve o yıldızların herbiri dünyadaki herbir insanın bir umudunu temsil ediyordu bana göre.

Küçükken yıldızlı gecelerde oturup onları saymaya çalışırdım hep. Ama bir süre sonra yorgun düşerdim, asla sonu gelmezdi o saymaların.

 Bir keresinde, penceremden baktığımda yine yıldızlı gecelerden birinde olduğumuzu farkettim ve başladım saymaya. Hayatımda ilk kez, yıldızları saymayı bitirmiştim. Koşarak babamın yanına gittiğimi hatırlıyorum. "Baba!" demiştim, "Ben bu gece yıldızları saydım! Tam 128 tane var!"

 Babam bana gülümseyerek elimi tuttu ve birlikte odama gidip penceremin önünde durdu.

 "Tam 128 tane, öyle mi?"

"Evet baba! Tam 128 tane."

"Gel seninle bizim yatak odamıza gidelim."

Annemle babamın yatak odasına giderek, bu kez de onların penceresinden baktık. Gördüğüm görüntünün beni üzdüğü hatırlıyorum. Benim odamın camında gördüğümden daha çok yıldız vardı bu pencerede. Çünkü benim odamdaki pencerenin bir kısmını kapatan bir apartman vardı, bu pencerede gökyüzü daha büyük ve sonsuzdu.

 "Bak, gördün mü oğlum? Senin pencerendeki gökyüzüyle bu gökyüzü aynı değil. Yıldızlar, asla senin pencerenden gördüğün kadar değil. Her zaman daha fazla yıldızı olan bir pencere kenarı bulabilirsin, her pencerenin yıldız sayısı farklıdır. Senin yapman gereken, sana yetecek kadar yıldıza sahip bir pencere bulabilmek. O pencerenin gökyüzüne baktığında yıldızlar sayamayacağın kadar çok olursa, işte o zaman sen bu hayatta kazanmışsın demektir."

 O zaman tabii ki anlamamıştım bu sözleri, hatta babam sözünü bitirir bitirmez yüzümü buruşturup "Playstation oynayabilir miyiz artık, baba?" demiştim.

 Ama büyüdükçe anlıyordum anlatmak istediklerini. O pencere, benim hayatıma girmesi gereken kadındı ve benim hayatımın aşkıydı. Ben ona ne zaman baksam, o kadar çok yıldızı olmalıydı; o kadar büyük bir gökyüzüne sahip olmalıydı ki ben kazanmış hissetmeliyim. Hayata karşı olan imtihanımı başarıyla verdiğimi hissetmiş olmalıydım.

 Yaren hiçbir zaman benim pencerem olmamıştı, çünkü bana hiç o şansı vermemişti. Ama Eleysa bana bu şansı veriyordu. Bana büyük bir pencere,sayamayacağım kadar çok yıldız, kocaman bir gökyüzü vaad ediyordu ve beni 'gökyüzüm' diye seviyordu.

   Ben Çağıl'a baktığımda sonsuz bir gökyüzüm olmuyordu, belki de başkasına parlayan milyonlarca yıldızı benim gözümden baktığınızda parlayamıyordu. Çağıl benim Eleysa'm olamayacak kadar sönüktü. Çağıl başkasının Eleysa'sı olabilirdi, başkası için parlıyor olabilirdi ama... Benim için değildi işte.

Neden yalan söylediği hakkında bir fikrim yoktu, ama bulacaktım.

Derin bir nefes alıp ayaklandım ve odamdan çıkıp Sefa'nın odasına girdim. Bilgisayarının başındaydı,oyun oynuyordu. Bana kısa bir bakış attıktan sonra oyununa geri döndü. Mutsuz görünüyordu.

Eleysa☁️ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now