Bölüm 50 ☁️ Elbet Bir Gün Buluşacağız

16K 1.2K 692
                                    


"Özür dilerim anne, özür dilerim baba."

Başımdan aşağı kaynar sular döküldüğünü hissettim. Korktuğum şey başıma gelmişti. Sadece annesi ve babası da değildi üstelik, Buğra isminde birinin de mezarı vardı burada. O kimdi? Kardeşi miydi? Cora'nın emanet edilmesi olayı neydi? Gerçekten, her şey karmançorman olmuştu. Aklımdaki tek net olan şey Balın'ın çok büyük acılar çektiğiydi.

Hissettiğim ağır yükle, daha fazla ayakta kalamayıp üzerimin çamur olmasını umursamadan oturdum yere. Balın, ailesini kaybetmişti. Bunu idrak etmek bile beni yeterince zorlarken, Balın küçücük bedeniyle bunca acıyı nasıl kaldırabilmişti? Nasıl bu kadar güçlü olabilirdi?

"Özür dilerim," dedi yine. "Ben kötü bir evlatım." Histeri krizine girmişti sanki, onu tutup çekmemi istiyordu belki de ama o kadar büyük bir bozguna uğramıştım ki yerimden kalkacak gücüm yoktu. Ama onun için zorla da olsa ayağa kalktım, yanına gittim ve onu da kaldırdım. Birkaç adım uzaklaştık, bana bırakmadan kendisi oturdu yere. Ben de hemen onun yanında yerimi aldım. Dakikalarca soğuk mezarları izledik. Nedenini soramadım, neden öldükleri hakkında tek bir soru bile soramadım. Ne kadar kaldık öylece bilemiyorum. Biraz toparlandıktan sonra, sonsuza kadar gidebilecek bu boğucu sessizliği onun güzel sesi bozdu.

"Bundan tam dört yıl önce, liseye yeni başladığım zamanlara denk geliyor. Benim ve Çağıl'ın eğitimi için Rize'deki kasabamızdan ayrılıp İstanbul'a taşındık. Babam kitapçımın olduğu apartmanı satın aldı. Kitapçının üst katında biz, bizim üst katımızda amcamlar yani Çağıl'ın ailesi oturuyordu. Kitapçıyı da babam ve annem birlikte işletiyorlardı. O kadar rahat ve mutlu bir hayatım vardı ki... Sabah annemin güzel sesiyle uyanıyordum, uyanır uyanmaz burnuma mis gibi çay kokusu doluyordu. Hemen kalkıp okul için hazırlanıyordum. Mutfağa gidiyor, babamın yanağına en sulusundan bir öpücük bırakıp yanına yerleşiyordum hemen. Bir kız çocuğu babasına ne kadar düşkün olabilirse, o kadar çok düşkündüm babama." Gülerek gözlerindeki yaşları sildi. Benim de gözlerimin dolduğunu hissettim.

"Babamla annemin şakalaşmalarını izleyerek kahvaltımı ederdim. Sonra da Çağıl'ın ısrarla zile basması sonucu çantamı alır, annemi ve babamı sonra da annemin karnındaki minik kardeşimi öperdim. Yani, annemin karnını." Gülüşü silinirken, üçüncü mezar taşına baktı. Tekrar baktığımda ölüm ve doğum tarihi arasında altı ay olduğunu görünce kalbimin sıkıştığını hissettim. Sadece altı ay mı?

"Çağıl'la aramız o kadar iyiydi ki, görsen şoka girerdin. İkizim gibiydi. Her şeyi beraber yapar, hiç ayrılmazdık. Çağıl çok farklıydı şimdikinden, kalbi tertemizdi. Hala içinde bir yerlerde o iyi kalpli kız var biliyorum. Neyse... Günlerim hep böyle geçiyordu yani. Liseye başlamamdan bir ay sonra kardeşim Buğra dünyaya geldi. Bu bir mucizeydi, sana daha önce de söylemiştim annem çok zor hamile kalmıştı bana ve ikinci bir çocukları olması onları şaşırtmıştı. Buğra zaten huzur içinde olduğumuz evimize bayram getirmişti resmen. Onu o kadar çok sevmiştim ki, geceleri gizlice alıp kendi yatağıma getiriyordum. Annem onu beşiğinde bulamayınca deliriyordu resmen." Ufak bir kahkaha attı, o günlere dönmüştü bir anda. Sonunda mahvolacağımızı bile bile sustum, anlatmasını bekledim.

"Altı aylık olduğunda emeklemeye başlamıştı. Onunla sürekli oynuyor, emekleme yarışı yapıyorduk. Bana o kadar bağlıydı ki! Tıpkı benim gibi kızıl saçları vardı. İkimiz de saçlarımızı babamızdan almıştık. Buğra'nın gözleri de elaydı, annem gibi. Babamın kopyasıyım ben, görsen anlardın. Yemek yemeyi hiç sevmezdi ama ben yedirince hemen yerdi. Geceleri annem onu emzirmediği zamanlarda yanımda kalırdı. Çok bağlanmıştık birbirimize. Buğra 7. ayına girmek üzereyken, annemler ufak bir tatile çıkmak istediler. Hava kar yağışlıydı. Amcam annemleri Bolu'ya götürmek istedi. Kışın orası çok güzel oluyormuş. Çağıl'ın annesi çalışıyordu, Çağıl'ın da müzik dersleri vardı o yüzden ikisi gelemediler. Annem, babam, Buğra, ben ve amcam çıktık yola." Yutkundu. Anlatmakta zorlandığı belliydi. Dizlerinin üzerinde olan üşümüş elini kavrayıp sıkı sıkı tuttum, ona güç vermek için. Ağlamaktan gözleri şişmişti.

Eleysa☁️ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now