Bölüm 51 ☁️ Sana Ben Gerek

16.9K 1.2K 815
                                    

Sokakta yürürken, ya da sosyal medyada gezinirken rastgele gördüğümüz her insanın bir hikayesi vardı. Herkesin bir acısı, bir yarım kalmışlığı, bir kalp kırıklığı vardı ve bunları aşabilen insanları gülümserken görebiliyorduk. Gülümsemek, ama içten gülümsemek, çok büyük bir eylemdi aslında. Hikayesi dramatik olan herkes içten gülemezdi. Bunu bana Eleysa öğretmişti.

İnstagram'daki o çok eğlenceli videolar atan kız, belki de evinde babasından şiddet görüyordu. Ya da hergün spor snaplerinden sıkıldığımız adam, çocukluğunda ölümcül bir sağlık problemi yaşamış olabilirdi. Yazılı olmayan bir kural vardı ki, en güzel gülen insanlar genelde çok kırılmış olurlardı. O kadar kırılmışlığa öyle bir sünger çekerlerdi ki, tüm acılarına inat öyle bir gülerlerdi ki... Herkes onları mükemmel bir hayat yaşamış sanırdı.

Çevremdeki insanlardan çok farklı hikayeler duymuştum, duymaya da devam ediyordum. Ama hiçbiri Balın'ın hikayesi kadar yıkmamıştı beni.Balın çok gülmezdi, öyle ki kampüstekiler onun arkasından içinde 'buz' içeren bir ton lakap söylüyordu. Daha önce Balın'ın içten gülüşlerine şahit olmuş biri olarak gönül rahatlığıyla diyebiliyordum ki; Balın'ın tek bir gülüşü tüm buzları eritmeye yeterdi.

Tam da bu yüzden, her fırsatta onu güldüreceğime dair söz verdim kendime. Onun güzel gülüşü kalbimin etrafına ördüğüm tüm buzdan duvarları eritsin istediğim için, söz vermiştim.

"Üşüyorsun, gidelim mi artık?" Dedim, boş bakışlarla mezarı izleyen Balın'a. Uykudan uyanırcasına sıçrayıp bana baktı. Yeşil gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra başını salladı ve ayağa kalktı. Onun hemen ardından bende kalktım. Mezarlığa son bir bakış attıktan sonra sanki az önce yıkılan o değilmiş gibi omuzlarını dikleştirip yürümeye başladı.

Bu haline o kadar hayran kalmıştım ki... Ama bir o kadar da rahatsız olmuştum. Omuzlarına bindirilen her yükü taşıyabilmek için parçalıyordu kendini, görüyordum. Kendine yerde kalmak için zamam vermiyordu. O hep ayakta kalmalıydı sanki, düşmek yapabileceği en büyük hataydı... Ama bilmiyordu ki, dizleri yere değdiğinde onu tutup kaldıracak biri vardı artık. Kendi kalkmak zorunda değildi, bütün yükü kendi yüklenmek zorunda değildi. Bu kadar güçlü olmak zorunda değildi. Beni ister miydi bilmiyordum ama, bana anlattığı o şeylerden sonra onu benden kimse alamazdı.

Yanyana mezarlıktan çıktık. Araba hemen kapının önündeydi zaten. Balın arabaya ilerkerken onu durdurdum. Şişmiş gözlerinin altını hafifçe okşadım. "Bir daha bu kadar ağlamasan... Olur mu?"

Yeşil gözleri, yaktı geçti sanki beni. Hareleri titriyor, gözlerime kilitleniyordu.

"Bunları birine anlatmayalı yıllar oldu. Uzun zaman sonra ilk defa döktüm içimi. Birikmiş biraz, o yüzden şey oldu."

"Bir daha birikmesine izin verme o zaman. Ne zaman konuşmak, dertleşmek ya da ne bileyim konuşmak zorunda değiliz susmak ve sarılmak istersen en fazla bir telefon uzağında olacağım. Belki daha da yakın."

Balın başını iki yana salladı. "Bana acımak zorunda-"

"Sana acıdığımı mı sanıyorsun? Sana acıyan biri varsa onun kafasını sikeyim ben. Ne kadar güçlü biri olduğunun farkında mısın? Sana olan hayranlığım kat kat arttı." Dedim aceleyle. Farklı bir şey düşünmesini istemiyordum. O hayatının acısını bana anlatmıştı, asla pişman olmamalıydı.

Balın hafifçe gülümsedi, yorgun bir gülümsemeydi bu. "Teşekkür ederim."

"Şimdi, eve gidiyoruz. Arabanın anahtarı sendeydi değil mi?" Başını sallayıp cebinden anahtarı çıkardı ve bana uzattı.

Eleysa☁️ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now