16. Bölüm " Düşün taşın"

3.7K 455 56
                                    

Yanlış görmüyorsam çocuğun bir kolunun dirsekten aşağısı yoktu ve kolunda protez vardı. Gördüğüm protezlere benzemiyordu.Vücudunda eksik olan bir bölgeye takılan bu aletlere alışmak oldukça zor olmalıydı. Şaşkınlığım uzun süre geçmemişti.

Çocuk protezli elini kaldırıp bana el salladı. " Abla neden öyle bakıyorsun? Sen de benim harika icadımı mı inceliyorsun? Bu en son sürümü. Şimdi Mert abimlerin şirketi yeni bir şeyler geliştireceklermiş. Ben şimdi bunu kullanmayı öğreniyorum. Yeniye alışmak zor."

Elimi kaldırıp ona el sallarken gözyaşlarımı bastırmaya çalışıyordum. Mert bir kolunu kaldırıp yumruk tokuşturma hareketini uzaktan yapmıştı. Benim aksine yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

" Hoşgeldin ufaklık. Evet bu ablan dediğin kişi benim eşim. Bu da Batuhan." Mert bizi birbirimizle tanıştırırken arkamı hızla dönmüştüm. Çocuğun yanaklarımdan süzülen göz yaşlarımı görmesini istemiyordum. Daha çok küçüktü. Aklım almıyordu. Nasıl bir hayattı onunki. Bir an iyi ve kötü düşünceler aklımdan geçti. Kabullenme sürecim biraz uzun sürmüştü. Mert ise beni fark etmiş Batuhan'la konuşmaya başlamıştı.

" Ablan biraz utandı. Hadi seni ekip bekliyordur. Ortalıkta dolaşma. Sen çok önemli birisin bizim için. Senin yardımınsız kimse ilerleme kaydedemez. Sen büyük bir kahramansın. Marş marş." Mert emir verirken gözlerimden dökülen yaşları kendi haline bırakmıştım. İçim acıyordu.

" Emredersiniz komutanım!" Batuhan bağırdıktan kısa bir süre sonra kapının kapanma sesini duymuştum. Başımı öne eğip kendimi Mert'in masasına yaslamıştım.

" Her şey her zaman istediğin gibi gitmiyor..." Mert derin bir nefes vermişti yanımda. Başımı kaldırdığımda aynı şekilde yanımda masaya dayanmış karşısındaki ödüllere bakıyordu.

" Ekiple tanıştığında umarım daha güçlü durabilirsin. Seni bu kadar etkileyeceğini bilmiyordum." o konuşurken boğazım düğümlenmişti sanki. Konuşmak istiyordum ama konuşamıyorum. Sürekli bir ağlama isteği vardı içimde. Mert'e kendimden bahsetmek istiyordum. Şu çocuk kadar güçlü olamamıştım. Belki o yüzden ağlıyordum. O bir işe yaradığını düşünüyordu ve elinden geleni yapmak için çabalıyordu. Peki ben? Ben niye pes etmeyi seçiyordum. Gerçekten ikilemlerle doluydum. Bir yanım savaşmalısın ne olursa olsun derken bir yanım yoruldun Esra çok yoruldun dinlenmelisin diyordu.

" Bu hayatta acı da var tatlıda. Bir sınav da nasıl kolay sorular ve zor sorular varsa. Her şeyin cevabını bilseydin zaten sınav olmazdı. Zor soru olmasaydı çalışanla çalışmayanı nasıl ayırt edeceksin..." Mert benimle konuşmaya başladığında bir zamandan sonra dalgın dalgın sadece onun yüzüne bakmaya başlamıştım. Ne dediğini duymuyordum. Sadece kafamın içindeki soruları düşünüyordum. Neden beni seviyordu? Neden bu kadar benim için çabalıyordu? Gerçeği öğrenirse aynı şekilde beni sevmeye devam edecek miydi?

" Benim çocuğum olmayacak. Yani olmuyor... " konuşmasının ortasında sonunda içimde tuttuğum bu şeyi bir anda söyleyebilmiştim. Ortam bir an sessizleşmişti.

" Sorunum ne diye sormuştun..." Mert bana başını çevirip bakmamıştı. Yüzünde düşünceli bir ifade vardı. Hiçbir şey söylememesi beni daha çok germeye başlamıştı.

" Bugün eve dönecek misin?" Mert raflardaki ödüllerine uzanırken bana çok farklı bir soru sormuştu.

" Neden söylemedin diye sormayacak mısın? Ne durumda olduğumu? Neden tedavi olmak istemediğimi..." kendimi tutamadan artık içimi boşaltmaya başlamıştım. Gözlerimde yaşlar tekrar birikmişti.

" Benim ne düşündüğümü merak ediyorsun değil mi?" Mert eliyle ödüllerinden birini kavramıştı. Onu inceliyor muydu yoksa benim yüzüme bakmak istemiyor muydu?

Sıradan Where stories live. Discover now