26. Bölüm " Gerçekten düşünmek istemiyorum"

2.8K 381 186
                                    

" Önce bebeği yatağa yatır." Mert kolları benden çekerken sesi biraz yorgun geliyordu.

Gidip dediğini yapmıştım. Mert ayakta saçlarını tek eliyle karıştırırken yere doğru bakıyordu. Yatağın üzerine oturup onun ne diyeceğini merakla bekliyordum.

" Söyleyecek misin?" fısıltıyla konuştuğumda Mert arkasını dönüp pencereye doğru yürümüştü. Odamın penceresini açıp derin bir nefes almış sonra tekrar pencereyi kapatmıştı. Onun bu haline gülümseyerek bakıyordum. Ne düşündüğünü anlayamamıştım. Dağınık saçları beni istemsiz bir şekilde gülümsetiyordu. Mert o an gözlerimin içine baktı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu.

" Ağladın mı sen?" ağladığımı fark etmesini beklemiyordum. Loş ışık odayı aydınlatıyordu. Mert pencerenin önünden bana doğru bakıyordu.

" Benimle mutlu değilsin biliyorum. Seni sürekli mutsuz ediyorum değil mi? " Mert kollarını birbirine doladığında kaşlarını çatmış bana bakmaya başlamıştı. Şaşırmıştım.

" Hayır sadece ben... Sadece..." uygun kelimeleri bulamamıştım. Sadece onun için kendimi eksik gibi hissediyordum. Onun ilerisi için mutluluğunu engelleyeceğimi düşünüyordum. Bu düşünceler beni mutsuz ediyordu. Mert değil.

" Benden ayrılmak ister misin?" Mert bunu bir çırpıda söylediğinde kararlı bir şekilde gözlerimin içine bakmaya devam etmişti. Sorusu beni afallatmıştı. Benden ayrılmak mı istiyordu?

" Bu nerden çıktı şimdi?" şaşkınlığım sesime yansımıştı. Hatta korkuyla titremişti. Mert gözlerini kapatmış derin bir iç çekmişti.

" Sürekli karşımda kendini eksik hissediyorsun bu seni yoracak ve beni de yoracak..." Mert gözlerini açmamıştı. Sesinde hiçbir duygu kırıntısı yoktu. Tam ağzımı açacağım vakit telefonum çalmaya başlamıştı. Korkuyla yerimden sıçramıştım. Bebek uyanmasın diye hemen telefonuma sarılıp onu cevaplamıştım.

" Alo?" ben telefona cevap verirken Mert gözlerini açmış dikkatlice bana bakmıştı.

" Esra benim Ahmet. Seni bu saatte aradığım için özür dilerim. Sana söylemem gereken bir şey var... " Ahmet'in sesi çok kötü geliyordu. Sanki ağlamaklı bir sesi vardı.

" Orhan amca... Kalp krizi geçirmişti. Yoğun bakıma kaldırmıştık... Ama ama..." Ahmet telefonun öbür ucunda hüngür hüngür ağlamaya başladığında gözlerim dolmuştu. Mert'in suratına bakarken yutkunmuştum. Ellerim titriyordu. Mert bu halimi fark edip hemen yanıma gelmişti.

" İyi misin?" Mert yanıma geldiğinde onun gözlerinin içine bakamamıştım.

" Mert yanında mı? Yanındaysa bana telefonu ver lütfen Esra... Lütfen..." Ahmet Mert'in sesini duymuş olmalıydı. Yanaklarımdan yaşlar dökülürken Mert telefonu hızla elimden almıştı. Telefonu kulağına dayadığında önce uzun bir süre beklemişti. Sonra gözleri korkuyla büyümüş elinden telefon kayıp düşmüştü. Mert olduğu yerde öylece dona kalmıştı sanki. Gözlerini hızlı hızlı kırpıştırıyordu. Sonra bir an bile beklemeden odadan fırlayıp gitmişti. Ellerim hala titriyordu. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde telefonuma uzanmıştım. Ahmet'in sesi geliyordu. Zorla telefonu kulağıma dayayabildiğimde Ahmet'in konuşmasını duymuştum.

" Mert lütfen önce sakin ol. Ben ben ne yapmalıyım bilmiyorum. Çok özür dilerim Mert. Başımız sağolsun ..." Ahmet ağlayarak konuşuyordu. Bunları söylemekte zorlanıyordu. Benim boğazıma bir şey düğümlemişti. O sırada odaya hızla annem ve babam girmişti.

" Kızım bir kapı çarpma sesi duyduk." ikisi de korkmuş bana bakıyordu. Benim ağladığımı görünce ikisi de şok olmuştu.

" Kızım ne oldu Mert'le kavga mı ettiniz?" telefonu kapattığımda elim halsiz bir şekilde yana doğru savrulmuştu. Hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Daha dün sabah Orhan babayla tartışmıştık. Daha dün karşımda canlı kanlı duruyordu. Bu nasıl olurdu? Ne yani şimdi o ölmüş müydü? Yoksa benim söylediklerime mi kızmıştı? Bir anda sesli bir şekilde ağlamaya başladığımda annemle babam koşarak yanıma gelmişti. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. O sırada bebek de uyanmış ağlamaya başlamıştı. Annem kime bakacağını şaşırmıştı.

Sıradan Where stories live. Discover now