40-2. Bölüm

2K 254 141
                                    

Mert ( Geçmiş zaman )

—-
" Ne yapıyorsun oğlum? Sen niye okula gitmiyorsun bakayım?" annem sonunda bu soruyu sorabilmişti.

" Uçak biletlerimi ayırttım anne. Tüm işlemlerim tamam. Önceden ayarlıyorum her şeyi." bütün planımı çıkarmıştım. Kalacağım yer hazırdı. Babamın şirketindeki bir kişiyle iletişime geçmiştim. Gidip yeni bir dünya keşfetmek istiyordum. Aklımda yapmak istediğim süper şeyler vardı. Annem kapının önünde hüzünlü hüzünlü gözlerimin içine bakmıştı.

" Keşke gitmesen..." annem sanki ağlayacaktı. Neden beni üzüyordu? Onun ağladığını görmek istemiyordum.

" Anne burada kendimi mutsuz hissediyorum. Yeni bir şeyler denemek belki kendimden uzaklaşmak istiyorum. Beni buraya bağlayan bir şey yok. Tabi ki sizleri çok seviyorum ama biraz bana zaman verin. Geri döneceğim söz veriyorum..." oturduğum yerden kalkıp anneme doğru ilerledim. Gidip ona sarıldığımda annem ağlamaya başlamıştı. Hüngür hüngür ağlarken " Oğlum gitme be yavrum ..." diye feryat ediyordu. Kalbimi parçalamıştı. Ama buna alışacağına emindim. Yanıma gelebilirdi. Beni ziyaret edebilirdi.

" Anne beni üzüyorsun yapma böyle..." her karar aldığımda mutlaka her şeyi düşünmekten bile yorulmuştum.

" Biliyorum oğlum elimde değil..." annemde haklıydı. Ondan yavaşça ayrıldığımda onun göz yaşlarını silmeye çalıştım.

" Benim güzel annem. Çok uzak değil. Atla uçağa gel. Ziyaret et. Hem ararım ben seni oradan. Sen benim bir tanemsin ya..." anneme moral vermeye çalışırken annemin yüzü gülmeye başlamıştı.

" İnşallah şöyle bir şey çıkarda gitmekten vazgeçersin... " annem gülümserken dışından bir güzelde dua ediyordu. Anne duası tutar derlerdi. Gülümsemeden edemedim.

" Dua et et belki olur." annemle uğraşırken annem yanaklarımı iki eliyle sıkmıştı. Canımı acıtırken " Seni kalpsiz çocuk. Göreceğim ben seni sonra." bana laf sokmayı da unutmuyordu.

" Anne acıttın ya koca adam oldum. Yapma şöyle hareketler." Annemi durdurmaya çalışıyordum.

" Sen benim için küçük bebeksin bebek! Elli yaşına da gelsen çocuksun." annemi kendimden uzaklaştırmıştım. Onunla çok fazla evde takılmıştım. Sanırım biraz hava almam gerekiyordu.

" Sen niye derslerini ekiyorsun? O okul bitecek ona göre! Kaytarmak yok yürü.Baban parayı kolay kazanmıyor. Hadi hadi." annem beni evden kovarken onun bu triplerine hayran kalıyordum. Anında duygusala bağlayıp anne moduna geri dönebiliyordu.

Evden çıktığımda okula gitmeye karar verdim. Sanırım son derse katılsam olurdu. Devamsızlıklarımı kontrol etsem iyi olacaktı. Okula vardığımda içime bir karamsar hava çökmüştü. Bu okul bana hiç mutluluk vermiyordu. Samimi çok arkadaşım olmadığı için olabilirdi. Yakın arkadaşlarım başka üniversitede okuyordu. Lisede onlardan ayrılmıştık ama görüşmeye devam ediyorduk.

Bahçede ağır ağır yürürken koşarak yanımdan biri geçmişti. Saçları dalgalanırken kolunun altındaki bir kitap düşmüştü. Eğilip onu almak için döndüğünde o kızı görmüştüm. Aklıma birden kütüphane gelince derin bir nefes alıp vermiştim. Bugün kız farklı görünüyordu. Makyaj yapmış gibiydi. Vücudunu saran bir pantolon giymiş ve üstünde siyah boğazlı bir kazak vardı. Kırmızı rujuyla dudakları ben buradayım diyordu. Yerdeki kitabı alır almaz koşmaya devam etmişti. Nereye yetişmeye çalışıyordu acaba?

Hızımı arttırmadan yürümeye devam ettim. Bu kızı anlamıyordum. Madem beni bu kadar çok seviyor neden hala bana itiraf etmiyordu? Son senemizdi. Belki son şansıydı. Belki şansını denemeliydi. İtiraf etse sanki onu kabul edecek miydim? Sınıftan içeriye girdiğimde herkes yerlerine oturmuş o kız ise bir şeyler anlatıyordu. Beni görünce bir an durmuştu. Onun sunumunu bozmamak için önden bir sıraya sessizce oturmuştum.

Sıradan Where stories live. Discover now