27.Bölüm " Bir bu eksikti."

2.7K 355 129
                                    

—-
Bir kaç haftada bebeğe iyice alışmıştım. Artık altını değiştirebiliyordum. Bebeğe nasıl bakılır konusunda çok fazla bilgi okumuştum. Can beni sanki eğitiyordu. Kafamı düşüncelerden arındıran tek güzel şey bu hayatımdaki bebekti.

Can'la oturma odasında yerde oynarken elime telefonumu almıştım. O sırada o telefonuma uzanmaya çalışıyordu.

" Çok meraklısın bakıyorum." ona gülümsemeye çalışırken bir an aklıma onunla hiç fotoğraf çekilmediğimiz gelmişti. Can'ı kucağıma oturttururup başımı onun başına dayamıştım. Onunla birlikte fotoğraf çekilirken gülümsemeye çalışıyordum ama içindem bir türlü gelmiyordu. Can ise gülücükler saçıyordu. Onunla bir kaç resim çekildikten sonra resimlerimize şöyle bir baktım. Can çok güzel gülümsüyordu.

Sonra içimdeki dürtüyü bastıramamıştım yine bu fotoğrafı Ahmet'e göndermiştim. Mert'e bizi göstermesini söylemiştim. Hala ara sıra Ahmet'i rahatsız ediyordum ama onun hiçbir zaman bana cevap verdiğini görmemiştim. Sadece görüldü yazıyordu.Ahmet'ten olumlu ve olumsuz bir cevap alamıyordum. Bu sefer beni şaşırtan bir dönüş olmuştu.

Ahmet Mert'in masada oturmuş kağıtlara boğulmuş halini çekmiş bana göndermişti. Mert inanılmaz zayıflamıştı. Sanki bir hayalete dönmüştü. Gözlerinin altı çökmüş sanki uykusuz gibiydi. Onu görünce gözlerim dolmuştu. Sonunda ona bir şekilde ulaşabilmiştim. Mert'i hiç böyle görmemiştim. Can Mert'in fotoğrafını görünce hemen telefonu elimden almaya çalışıp ağzına götürmeye çalışmıştı.

" Sende ona sarılmak istiyorsun değil mi? Bende..." Ahmet'e teşekkür etmek istiyordum. Bu yüzden hemen onu aramıştım. Ahmet ilk kez telefonu açmıştı. Ama konuşmamıştı. O an Mert'in sesini duymuştum.

" Ahmet bunları hemen hallet. Şu dosyalar..." Mert'in sesi kısılmış gibi geliyordu. Deli gibi öksürmeye başlamıştı.

" İyi misin?" Ahmet'in sesini duymuştum. Mert konuşmamıştı. Sonra telefon kapanmıştı. İçimi tekrar bir endişe kaplamıştı. Sonra Ahmet bir mesaj atmıştı.

" Esra artık Mert'i arayıp durma. Kendi hayatına bak. Beni rahatsız edip durma." Ahmet'in son mesajını gördüğümde kendimi suçlu hissetmiştim. Kendi hayatıma baksam bakacaktım ama onu düşünmeden duramıyordum. Aklımdan çıkmıyordu. Ona deli gibi bağlanmıştım. Aşkın bu kadar can yaktığını bilmiyordum. Kafamı dağıtmalıydım. Başka bir şeylerle meşgul olmalıydım.

" Kızım Can'ı ben yatırayım." Annem içeriye girdiğinde hemen göz yaşlarımı silmiştim.

" Tamam anne benim şimdi bir görüşmem var. Dışarı çıkacağım." Can'ı anneme emanet edip gidip dışarı çıkmak için hazırlanmıştım. Abimi tanıyan birileriyle görüşecektim. Onun izini bulmaya çalışıyordum. Ama aklıma hala Mert'in yorgun sesi geliyordu.

Dışarı çıkıp Sezgin'le buluşacağımız kafeye gitmiştim. Abimin eski arkadaşlarından bir çocuk benimle buluşacaktı. Kafede Sezgin'i beklerken sürekli Mert'i düşünüyordum. Kafeye elinde çiçekle giren Sezgin'i görünce şaşırmıştım. Çok düzgün giyinmişti. İçimde nedense hoşlanmadığım bir his olmuştu. Biraz utanmış görünüyordu. Gelip masama oturduğunda çiçekleri bana doğru uzatmıştı. Çiçeği alırken biraz tereddüt etmiştim.

" Teşekkür ederim." ağzımın ucuyla teşekkür edip çiçeği yan tarafımdaki sandalyenin üzerine koymuştum. Sezgin hoş çocuktu ama umarım düşündüğüm şeyi düşünmüyordu.

" Esra biliyorum abin hakkında benimle konuşmak istedin ama ben başka bir konuda da seninle konuşmak istedim. " Sezgin gözlerimin içine bakamaya çalışırken gözlerimi ondan kaçırmıştım.

Sıradan Where stories live. Discover now