55. Bölüm

1.5K 213 84
                                    

—-
Sabah kalktığımda aceleyle hemen hazırlanmaya başladım. Hemen yeni iş bakmam gerekiyordu. Bir şeyler atıştırıp saatime baktım. Ne çok erkendi ne çok geç. Nerden başlamalıydım? Kendime önce bir yer belirlemeliydim. Çıkmadan üstüme baktım. Bu tişört çekmiş miydi? Göbeği açılıp duruyordu. Bu iş görüşmesi için uygun olmayabilirdi. Bir kaç üst daha denemiştim. Kıyafet beğenmek dünyanın en vakit alıcı işiydi. En sonunda güzel bir elbise giyip çıkmıştım. Merdivenlerden aşağı inerken saçlarımı at kuyruğu yapmaya çalışıyordum. Havalar iyice boğucu olmaya başlamıştı.

Aşağı indiğimde beyaz arabasına dayanmış Oğuzhan'ı gördüm. Bir an afalladım ama kendimi toparlanmıştım. Bütün mahalle ona bakıyordu. Arabasını değiştirmişti. Gözlükleri de yüzüne biraz büyük gibi duruyordu. Beni gördüğünde gülümseyerek bana doğru bakmıştı. Sabah sabah burada ne arıyordu bu? Elini hafifçe kaldırıp bana selam verince utançla başımı eğdim. Onun yanına giderken adımlarımı hızlandırmıştım. Bu mahalleye hiç uymuyordu.

" Burada ne yapıyorsun ?" hemen ona baktığımda gözlüklerini çıkarmamış sadece gülümsüyordu.

" Kız tavlamaya çalışıyorum." dediğinde kendimi tutamayıp küçük bir kahkaha attım. Bu cevabı beklemiyordum.

" Böyle kız mı tavlanıyormuş?" Kaşlarım merakla havaya kalkarken arabanın kapısını açıp binmem için beni davet etmişti. Başımı iki yana sallayıp " Teşekkürler kendim giderim." deyip gülümsememi bastıramadan oradan ayrılmıştım. Arkama bakmamaya çalışıyordum. Ben yürürken birisi korna çaldı. Omzumun üstünden arkaya doğru baktım. Oğuzhan pencereden dışarıya kafasını çıkarmış bana el sallıyordu. Ona yol verdiğimde arabasını yanımdan yavaş yavaş sürmeye başladı.

" Oğuzhan uğraşmasana benimle. Düşün dedin." onunla bir yandan konuşmaya çalışıyordum.

" En azından hayır demedin.Hadi atla seni at bindirmeye götüreceğim. Sonra bir yerde iş var. Veteriner aranıyor. " bugün aşırı keyfi yerindeydi. Benimle neden uğraştığını anlamıyordum. Ben yürümeye devam ederken o hala laf atıyordu.

" Bak düldül seni özledi. Yemeden içmeden kesildi." Oğuzhan beni ikna etmeye çalışırken Düldül'ü mü öne sürüyordu. Yalan söylediğine emindim. Yürümeye devam ettim.

" Elif ata binmek istemiyor musun?" ne kadar ısrarcıydı bugün. Derin bir iç çekmiştim. Benim zaafımı kullanmaya çalışıyordu. Ama Düldül'ü çok özlemiştim. Küçük çocuklara şeker verip kandırmak ister gibi benim düşüncelerimi yokluyordu.

" İstiyorum ama sen yokken. Beni takip etme hadi git."" dedim bir anda durmuştum. O arabasını durdurmuş kollarını penceresine dayayıp başını üstüne yerleştirmişti.

" Hadi gel seni bekliyorum. İş fırsatı sunuyorum sana. Arama boşuna tüm gün. Hadi korkma yemem seni." son sözü beni sinirlendirmişti. Gidip arabasına bindiğimde " Yürü hadi! Kurtulamayacağım senden." dedim sıkıntıyla iç geçirirken. Oğzuhan'ın keyiften dört köşe olduğunu görebiliyordum. Elini arkaya uzatıp bir şeyler almaya çalıştı. Bir demet gülü bana uzatırken şaşkınlığımı gizleyemedim. Güller çok güzeldi.

" Bana mı aldın?" heyecanlanmıştım  ne sorduğumu da bilmiyordum ve uzun zamandır hissetmediğim bir şey hissetmiştim. Düşünülmek. Birisi benim için bir şey yapıyordu. Eski sevgilimden hiç böyle bir gül demeti almamıştım. Gülleri koklarken sadece mutlu olmuştum. Keşke hayat böyle sade ve huzurlu olsaydı. Küçük bir sürprizdi ama beni etkilediğini söyleyebilirdim. Değerli hissettiriyordu.

"Çok güzeller..."güller gerçekten harika kokuyordu. Onları koklarken ara sıra Oğuzhan'a bakıyordum. Yüzünde güzel bir gülümseme vardı. Başına taş mı düşmüştü birden bu ince hareketleri sergiliyordu?

Sıradan Where stories live. Discover now