STAY -13-

964 78 100
                                    

Yine ben, dün de attım bölüm. Diğer bölümü atlamış olabilirsiniz, yukarı kaydırıp ona da bakın.

İyi okumalar.







Elimdeki çikolatayı ceketimin cebine sıkıştırdığımda önüme birden kıran siyah araba ile durdu adımlarım. Kapının hızla açılıp aşağı inen kadın ve adamı izledim. Siktir, kadını çok iyi tanıyordum.

Eski kimya öğretmenimdi.

Yanındaki adam elini aşağı doğru indirdiğinde gördüğüm bıçak ile geriledim ama izin vermeden ceketimin yakalarından tuttu ve arkamdaki duvara sertçe yasladı beni. Başım çarptığı için gözlerim kapanırken acıyla dişlerimi sıktım. "Bak bak, burda kim varmış?" Boğazımdaki soğuk metali hissettim.

Gözlerimi açıp ilk eski öğretmenime ardından adama baktım. Kadın bana yaklaştı yavaşça. "Naber Thomas?" Sırıttım genişçe.

"İyidir senden?" diye gevşekçe konuştuğumda boğazıma bastırılan bıçakla dişlerimi sıktım tekrar.

"Sana bir teklifim var." Gözlerine baktım tekrar. "Babanı ikna et ve davayı geri çeksin."

"Sence beni dinler mi sanıyorsun? Gözünde sübyancının tekisin ne dersem diyeyim." Gözleri kısıldı öfke ile. "Kendimi parçalasam da geri çekmez."

"Belki baban okulda senin hakkında dönen diğer dedikoduyu duyarsa fikri değişir, ne dersin?" Gözlerimi korku kaplamasına engel olamadım.

"Bunu yapamazsın." Sertçe yutkundum. "Mahfeder beni."

"Benim hayatım mahvoluyor. Seninkinden bana ne?" Adamla geri çekildi yavaşça. "Dava günü, altı ay sonra. O zamana kadar ikna et yoksa karışmam." Arabaya binip uzaklaştıklarında kalakaldım.

Ne bok yiyecektim?

Hızlı adımlarımla eve yürümeye başladım. Nefesimin sıkışmasına engel olamıyordum. İçim birden dertle dolmuştu ve ne yapacağım hiçbir fikrim yoktu. Babam öyle bir şeyi duyarsa tepkisini az buçuk tahmin edebiliyordum. Normal karşılamazdı. Beni çok seviyordu ama anlamazdı beni.

Odama girip kapıyı kapattım. Ardından başımı kapıya yasladığımda göz yaşlarım düşmeye başladı. Pozitif olmaya çalışıyordum, insanlardan aslında ne kadar sorunun içinde olduğumu gizliyordum. Yanlız kaldığımda ise vuruyordu her şey yüzüme.

"Thomas?" Endişeli sesi kulağımı doldurduğunda arkamı döndüm hızla. Onu unutmuştum. "Sorun ne?"

"Çık evimden." Beni böyle görmesini istemiyordum. Gardımı indirmiş bir şekilde. Göz yaşlarımı sertçe sildim ama bir işe yaramadı. "Dylan çık evimden!" diye titreyen sesimle bağırdığımda bana yaklaşmaya başladı.

Ensemden tutup başımı omzuna çekti ve kollarını sardı etrafıma. Gözlerimi sıkıca yumarken titreyen kollarımı ona sardım. Kendime engel olmaya çalıştığımda yüzüm buruştu ve daha da hızlı akmaya başladı göz yaşlarım. "Tamam, geçti." Engelleyemediğim bir hıçkırık döküldü dudaklarımdan. Geriletti bizi yavaşça, yatağıma oturttu.

Yanıma oturup kolunu omzuma doladı ve göğsüne çekti beni. Yaslayıp gözlerimi kapattığımda kollarını tekrar etrafıma dolarken saçlarımı okşamaya başladı. "Tamam, ağla hadi." Burnunu saçlarıma gömdü. Bıraktığı küçük bir öpücüğü hissederken sessizce ağlamaya devam ettim.

Dakikalar sonra göz yaşlarım yavaş yavaş durduğunda saçlarımı okşamaya başlamıştı. "Bakayım sana." Elleriyle yüzümü kavradığında gözlerine baktım. Yanağımda kalmış birkaç damla göz yaşını kuruladı. "Anlatmak ister misin?"

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora