STAY -51-

546 41 107
                                    

Biz geldik.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!














Dylan'dan

"Yani burda su yüzeyde toplanıyor." dedi parmağıyla aldığım nota dokunurken. Elinin hafif titrediğini fark ettim. "Denge buhar basıncı sabit kalıyor."

"Evet." dedim başımı sallarken.

Genel kontrol için kan çok fazla vermişti ve beklediğimden de ağır geçiriyordu. Nedeni demir eksikliği ve neden olduğu kansızlıktı. Onların da ana nedeni böbreğinin tam çalışmamasıydı zaten. İki gündür hastanedeydi ve ben de onunla birlikteydim. Son bir saatte toparlanıyordu yeni yeni.

Thomas ile sırtımızı hastane yatağında yastığına yaslamıştık. Vücudu hafif göğsüme yaslıydı ve ona kimya anlatıyordum kendi defterimden.

"Yoruldun mu?" Başını salladı gözlerini hafif kırpıştırırken. "Konu bitmek üzere. Denge buhar basıncını etkileyen faktörlere de bakalım mı?"

Kapı açılıp babası odaya girdiğinde sırtının göğsüme gelen kısmını babasına fark ettirmeden çekti. Ben de elimi belinden çektim örtü altında gözükmeden.

"Ders mi anlatıyorsun?" diye sordu bana gülümserken. Thomas'ı çok seviyordu ama yaptığı bir hata tüm güzel şeylerini götürüyordu bazen gözümde.

"Evet, kimya." diye babasını yanıtladım.

"Tamam, biraz daha anlat. Dinlensin sonra." Başımı sallarken tekrar döndüm deftere ve konuya devam ettim, o sırada da babası çıktı zaten odadan. Başını omzuma koydu ve beni dinlemeye devam etti.

"Üç faktör var etkileyen." dedim. "Sıcaklık, sıvının cinsi ve..." Omzumdaki başına baktığımda gözlerinin kapalı olduğunu fark ettim. Uyuyakalmıştı. Defteri kapattım ve kenara koydum.

Kolumu ondan çekerken kalktım yataktan. Yastığını düzelttim ve yatağa uzanmasını sağlayıp üstüne örtüyü örttüm onu uyandırmadan. Ardından kenardaki koltuğa oturup çenemi yatağına yasladım, onu izlemeye başladım. Saat öğlen iki olmasına rağmen o kadar yorgun düşmüştü ki uyuya kalmıştı.

Hasta olmasından nefret ediyordum. Aklımda planlar vardı ama ne zaman uygulamaya geçmeliyim hiçbir fikrim yoktu. Ya da ailesi yapacağım şeyi kabul eder mi bilmiyordum.

Yastığa dağılmış saçlarını okşadım yavaşça. Gözlerim morarmış göz altlarına kaydı. Onunla ilk tanıştığım zaman aklıma gelince dişlerimi sıktım içime dolan acı ile. İlk tanıştığımızda daha sağlıklı olduğunu ve gittikçe kötüleştiğini herkes kabul ediyordu. Önceden gözlerinin altı böyle değildi.

Hafif yaşlanmış gözlerimi kuruladım ve ayağa kalktım ona bir kez daha bakarken, ardında odadan çıkıp otamata ilerlemeye başladım. Kahve alsam iyi olacaktı çünkü dün gece fazla uyuyamamıştım, dün gece cidden kötü geçirmişti ve uyku tutmamıştı beni, babası her ne kadar iyi olacağını söylese de. Sürekli onu izlemiştim bir şey olacak korkusuyla.

"Dylan." Babasının sesi ile bakışlarım oraya döndü. "Konuşalım mı?" Kahveyi elime alırken başımı salladım. Gözlerindeki ifadeden az buçuk ne hakkında konuşacağını anlamıştım bile.

"Konuşalım." dediğimde yürümeye başladı, ben de onu takip etmeye. Odasına girdiğimizde kapıyı kapattı ve kendi masa başındaki sandalyesine geçerken ben koltuklara oturdum.

"Thomas'ın durumu sabit. Ne iyiye gidiyor, ne de kötüye. Bulunduğumuz şeye bakarsak iyi çünkü onu uzun bir süre idare edecek." Başımı salladım. "Ama seninle konuşmak istediğim konu bu değil."

"Ne?" diye sordum.

"Ona çok değer verdiğini görüyorum. Cidden onu seviyorsun." Gözlerine bakmaya devam ettim. "Ama bu sevgi, başka bir şeye kaymıyor. Değil mi?"

"Neye kayabilir Bay Tyler?" diye sordum bilerek.

"Saçma sapan bir şeye." dediğinde gözlerimi kaçırdım. Niye bu kadar karşıydı bize, Thomas'ın yanımda olduğu zaman mutlu olduğunu görmüyor muydu?

"Hayır, kaymaz." dedim onu tehlikeye atmamak için. "Yanlış anlamışsınız Bay Tyler. Benim zaten bir kız arkadaşım var ve Thomas'a asla başka bir şekilde bakmadım." Yalanın kitabını şuan yazabilirdim.

"Güzel." dedi gülümserken. Ayağa kalkıp omzumu sıktı. "Sen cidden iyi bir çocuksun. Onun yanında olduğun için Thomas çok şanslı, arkadaşlık ilişkileri güzel gitmez çünkü genellikle."

"Teşekkür ederim."

"Sana yemek söyleyeyim, olur mu?" Gülümseyerek başımı salladığımda saçlarımı karıştırdı ve çıktı odadan. Derin bir nefes verirken ellerimi saçlarıma geçirip kendime gelmeye çalıştım.

Ben bile birkaç dakikada bu kadar gerildiysem, cidden Thomas'ın ne hissettiğini düşünemiyordum.

***

Thomas'tan

Gözlerimi saçlarımda dolaşan ellerle açtığımda Dylan'ı karşımda gördüm. Odamdaki pufu yatağımın yanına çekmiş, çenesi yatağa yaslıyken beni izliyordu. Bugün üçüncü gündü ve evdeydim. Yarın okula gidecektim tekrar.

Gülümsedim yavaşça. "Ne zaman geldin?" Elimi tutup dudaklarına götürdü ve derince öptü gözlerimin içine bakarken.

"Yarım saat önce."

"Yanıma yatsana, babam evde değil." Başını iki yanına salladı.

"Rahat rahat uyu sen."

"Hayır, seni istiyorum." diye direttiğimde başını salladı ve örtümü açıp yattı yanıma. Beni özlemiş olmalı ki başını göğsüme koydu. Belime sarıldığında ben de ona sıkıca sarıldım ve gözlerimi kapattım. Saçlarını okşayıp ufak ufak öpmeye başladım tepesinden.

"Bazen beni hep böyle sevecek misin diye merak ediyorum." diye sorduğunda durdu elim saniyelik. Ardından okşamaya devam ettim. Savunmasız bir çocuk gibi duruyordu kollarımda.

"Seni sevmemem söz konusu bile olamaz." Gülümsedi.

"Planlarım var. Evleneceğiz ve baban kabul etse de etmese de umrumda olmayacak. Birlikte üniversiteye gideceğiz. Çocuğumuz olacak..."

"Bir dakika." diye böldüm onu. "Okul bitince benimle evlenmeyi mi düşünüyorsun?" Başını salladı.

"Sen on sekiz olur olmaz." Gülerek gözlerine baktım.

"Acelemiz mi var? Yirmi dörtte evleniriz." dediğimde omzunu silkti.

"Hayır, on sekizde." Dudaklarımı büzdüm.

"İlla beni evlatlıktan reddettireceksin yani." Gülümsedim yine de, kollarımı sıkıca ona dolayıp sırıttım. "Gizli mi evleneceğiz?"

"Evlenelim, gerisi önemli değil." Gülerek başımı saçlarına yasladım. Neden birden bu kadar inatçı olmuştu bilmiyordum ama benim için de sorun yoktu. Onunla bir ömür geçirebilirdim.

"Bazen seni ne kadar çok sevdiğimi düşünüyorum." dediğinde gözlerine baktım tekrar. "Sonra delirecek gibi oluyorum. O kadar fazla şeyin ötesinde ki hissettiklerim, sana anlatmayı beceremem bile." Elimi kalbine koydum. Hızlıydı.

"Hep böyle atması benim için yeterli." dediğimde başını çekti göğsümden. Hafif bana doğru yükselirken birleştirdi dudaklarımızı. Gülümseyerek ona karşılık verdim. Gerçek aşk bu olmalıydı.

Sadece gerçek aşk, yanımda olduğu her dakika beni bu kadar mutlu edebilirdi.












Helü

Yakında babası öğrense mi

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now