STAY -46-

485 38 29
                                    

Biz geldik.

Artık bölümler art arda gelir çünkü mezuna kaldım, eylüle kadar tüm hikayelerimi final yapıp wattpadi silmeyi düşünüyorum.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!









Hastane camından dışarı bakmaya devam ettim. Güneşin batışı güzel duruyordu, bu açıdan. Babam beni manzaralı odaya yerleştirdiğinden habersizdi, hatta direkt hastanesinin bu kadar güzel bir manzarayı gördüğünden bir haberdi.

Kapı açıldığında oraya döndü bakışlarım. Sarışın hemşire bana gülümseyerek içeri girerken ilaçları hazırlamaya başladı. "Neden ayaktasın tatlım?"

"Güneşin batışını izliyorum." Başını salladı. Gözlerimi onda tutmaya devam ettim, bana tek iyi davranan kişi oydu artık. "Babam bugün de mi gelmek istemedi?" Durdu elleri. Ardından başını kaldırıp yanıma geldi ve yavaşça kalkmama yardım etti. Günler sonra ilk kez kendimdeydim.

"Baban seni çok seviyor ama sadece kızgın. O kadar." Yatağa yatarken başımı salladım ve dolu gözlerimi görmesin diye başımı soluma çevirdim. Ağladığımı anladı ama o da bir şey demedi, bana iğne yaparken kolumu okşadı sadece.

Fransa'da olanlardan sonrası bölük pörçük aklımdaydı. Krize girdiğimi hatırlıyordum, Dylan'ın beni sana onlardan bulacağım diye kandırmasını. Ardından babamlar gelmişti eve, sonrası neredeyse hiç yoktu. Günler boyu hastanede kıvranmalarımı hatırlıyordum. Galiba bir hafta sürmüştü, emin değildim. Şimdi ise herkes benden nefret ediyordu. Annem, babam, abim. Bir kez bile beni görmeye gelmemişlerdi.

Dylan'ı nir kere bile görmemiştim, aramızda ne varsa galiba ipi çeken bu olay olmuştu. Bitmişti çünkü. Zaten artık yüzde yüz orada kalırdı, bir daha da asla görüşmezdik. Benden nefret ediyor olmalıydı, o halimi gördükten sonra.

Elimin tersi ile göz yaşlarımı sildiğimde hemşire derin bir nefes aldı. "Peki, bugün seni dışarı çıkarmamı ister misin? Temiz hava alırsın." Omzumu silktim.

"İstemem." Israr etmedi. Başını salladı, ardından kenara ilaçlarımı bırakıp çıktı odadan.

O gittiğinde küçük bardaktaki hapları ağzıma alıp suyla yuttum hızlıca. Gözlerimi kapattım ardından. Belki de ölürsem cidden herkesin yararına olurdu. İnsanlar rahat bir nefes alırdı artık, zaten kimsenin benimle iletişime geçmek ister gibi bir hali de kalmamıştı. Annemin bile.

Ellerimle yüzümü kapattım hıçkırarak ağlamaya başlarken. Bundan nefret ediyordum. Yanlız olup, küçük bir çocuk gibi saklanarak ağlamaktan nefret ediyordum.

Ellerimi yüzümden çekip sakinleşmeye çalıştım bir süre. Gözlerimi camdan dışarı diktim. Dylan'ı çok özlemiştim. Artık yüzüme bile bakmazdı muhtemelen, yaptığım aptallıklardan sonra yerinde olsam ben de bakmazdım. Ya da bilmiyorum, ben kızgın olmayı beceremiyordum ona. Kesin bir saat sonra affederdim.

Dudaklarımda bir gülümseme yayıldı. Ona genelde birkaç saatten fazla kızgın kalamıyordum. Keşke o da öyle yapabilseydi.

Kapım açıldığında oraya döndü bakışlarım. Babamın bana bir bakış atıp gözlerini kaçırarak içeri girmesini izledim. Ben bir şey demedim, o da bir şey demedi haklı olarak.

Yatağın kenarına oturduğunda ona döndü bakışlarım. Elini uzatıp yanaklarımda kalmış yaşları sildi yavaşça. "Bir ay hastanede kalacaksın." Başımı salladım.

"Tamam." O da başını salladı. Ardından ayağa kalktığında dudaklarımı araladım. "Abim neden hiç..." Devam edemedim. O da anladı zaten.

"Annen çok üzülüyor, yorulmasını istemiyorum." Başımı salladım.

"Abim?"

"Ben eve gitmiyorum sen hastanede olduğundan beri. Abin annene bakıyor çünkü evde doktor olması lazım. Annenin düşük yapmasını istemeyiz, değil mi?" Başımı salladım. Yüzü yumuşamaya başlamıştı. "Güzel bir kız kardeşin olacak." Gülümsedim.

"Sen neden gelmedin?" Derin bir nefes aldı.

"Sen kriz geçirdiğin zamanları hatırlamıyorsun. Çok kötü geçti ve sana böyle aptalca bir şey yaptığın için çok kızgındım." Başımı salladım. "Ama bu asla seni sevmediğim anlamına gelmiyor."

"Biliyorum." Öfkesi geçince, normale denerdik. Sanırım. "Peki diğerleri?" Derin bir nefes aldı.

"Onları fazla alamadım odana çünkü sen tam arınmışken birileri tekrar odana uyuşturucu sokarsa her şey çöpe giderdi. Sadece Dylan'ı aldım. Çünkü seni bana haber veren oydu, endişelendiği belli arkadaşı için. Öyle bir şey yapmazdı ama diğerlerini tanımıyorum. " Sertçe yutkundum. Neden onu hiç görmemiştim?

"Sen uyanıkken girmek istemedi hiçbir zaman. Dün gece de geldi. Sana öfkeli." Gözlerimi kaçırdım. "Sana çok öfkeli Thomas. Ama buna rağmen seni ziyarete geliyor. Her gün."

"Bugün de gelecek mi?" Başını salladı. Yatağa yattım ve gözlerimi kapattım. Birkaç dakika sonra çıktı babam odamdan.

Uyumaya çalıştım. Ama olmuyordu. Dylan geleceği için miydi, yoksa benden nefret ettiği için içimde oluşan huzursuluktan mıydı bilmiyordum.

Tam uykuya dalacaktım ki kapımın açılma sesi ile ayıldım yavaşça. Gözlerimi açmadım ve adım seslerini dinledim. Birisi yatağımın kenarına oturdu. Hafifçe yayılan parfümden Dylan olduğunu anlamam uzun sürmedi.

Sessiz kaldı bir süre. Eliyle saçlarımı okşadı ve çekti birden. Ardından kulağımı kısık sesli ağlama sesleri doldurduğunda gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Acı çeker gibi geliyordu sesi. Dişlerini sıkıyordu muhtemelen, canı acıyordu.

Gözlerimi açıp başımı ona çevirdiğimde şokla gözlerime baktı yaşlar akan gözleriyle. "Ağlama." dedim. Kollarımı ona uzatıp etrafına sardım sıkıca, o bana sarılmadı. "Ağlama, çok özür dilerim. Ağlama, lütfen." Kollarını etrafıma yavaşça sararken sessizce ağlamaya devam etti.

"Senden nefret ediyorum." diye titreyen sesiyle fısıldadığında dolu gözlerimden birkaç damla düşmesini engelleyemedim. "Gözlerimin önünde kendini her gün biraz daha öldürmeye çalıştığın için senden nefret ediyorum. Sana dayanamadığımı, sana deli gibi aşık olduğumu bildiğin halde..."

"Dylan..." dedim susması için.

"Ölümden nefret ettiğimi bile bile, kendini zehirlediğin için senden nefret ediyorum."

"Özür dilerim." Gözlerimi yumdum sıkıca. "Ne olur affet beni. Çok özür dilerim." Kollarımı çekti ondan, ayağa kalktı.

"Dylan gitme." Arkasını döndü bana, kapıya yürümeye başladı. "Dylan, lütfen gitme." Kapıdan çıktığında elimdeki serumu söküp ayağa kalktım. Birden kapıya atıldığımda zar zor dengede kalırken çıktım dışarı, duvara tutundum zar zor.

"Dylan!" diye bağırdım yaşlar dolu gözlerimden önümü bile göremezken. Birisi kollarını bana dolayıp kulağıma sakinleşmemi söylemeye başladı. Dylan'ın benden uzaklaşmasını izledim. "Dylan yalvarırım gitme!" diye bağırdım sessizce göz yaşlarımı dökmeye devam ederken. Hastanenin beyaz koridorunda, gözden kayboldu.

Hep ben küsmüştüm onunla. Ondan ayrılan hep bendim. Şimdi ise o gidiyordu. Ve ne kadar ciddi olduğunu ben yeni anlıyordum.

Bu sefer ben değil, Dylan beni bırakmıştı.













Böyle işte.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. Sonra görüşürüz!


sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now