STAY -55-

427 43 53
                                    

Biz geldik.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!
















"Gururun yok mu oğlum senin? Erkeklerin üstüne çıkmasını mı seviyorsun?"

Cümlelerinin bir kez daha beynimde yankılanmasına engel olamadım camdan arka bahçeye bakarken.

"Utanmıyor musun Dylan'ın altına girmeye?"

Hızlanan nefes alış verişlerimi yavaşlatmaya çalışarak gözlerimi kapattım. Başımı yan bir şekilde dizlerime koydum ve sessiz kaldım. Yanlız kaldığımda aklımdan çıkmıyordu ettiği laflar. 

Kendimden soğumaya başladığımı yeni fark etmiştim, aynanın önünde vücuduma bakmak dahi istemiyordum. Belki bağıra bağıra ağlasam rahatlayacaktım ama günlerdir bir damla göz yaşı düşmüyordu gözlerimden. Ağlayamıyordum.

İlişkimiz, aramızda yaşananlar Dylan ve bana özelken hiçbir şey kötü hissettirmiyordu bana. Şimdi herkes biliyordu. Herkes konuşuyordu. Babam bunları söylediyse, kim bilir neler düşünüyorlardı insanlar benim hakkımda.

Nefes alış verişlerim tekrar hızlanmaya başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım ve kendimi kastım, tekrar düzene soktum.

Kapım tıklanıp açıldığında kendimi toparlamaya uğraşmadım. "Dylan geldi, aşağıda bekliyor." dediğinde başımı ona çevirmedim.

"Gitmeyeceğim." dediğimde sessiz kaldı bir süre. Derin bir nefes alırken başımı kaldırdım dizlerimden, gökyüzüne baktım. Güzel duruyordu.

"Yapma bunu kendine, yalvarırım." dediğinde başımı eğdim sakinleşmek için. "Lütfen, bir şeyler ye ve okuluna git."

"İstemiyorum abi." dedim başımı ona çevirirken. Gözlerime baktı üzüntüyle. "Lütfen gönder geri, çıkmasın yukarı." Bir süre bana baktı. Ardından başını sallayıp odadan çıktığında tekrar içime oturan karamsarlık ve üzgünlük hisleriyle başımı cama çevirdim. Dudağımı ısırırken yüzümü dizlerime gömdüm.

Kendimden nefret ediyordum. Vücudumdan nefret ediyordum. Babamı çok özlemiştim. Bana dediklerine, yaptıklarına rağmen onu çok özlemiştim.

Odamın kapısı tıklatıldığında başımı dizlerimden çektim tekrar. Düzelmek için kendime zaman tanıdım. Muhtemelen abimin nişanlısı gelmişti. O da benim için oldukça üzülüyordu. "Efendim?"

"Girebilir miyim?"

Kapının arkasındaki kişi Dylan'dı, şokla gözlerimi kapıdan çekemedim. Günlerdir ondan kaçıyordum ve günlerdir kapımın önüne gelmekten vaz geçmiyordu. Abim onu içeri mi almıştı cidden? Neden böyle bir şey yapmıştı?

"Hayır." dediğimde bir süre ses gelmedi kapıdan.

"Ama seni çok özledim." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım kendime hakim olmak için. Derin bir nefes çektim içime. "Giremez miyim?"

"Giremezsin." dedim hızla. Beni yıkılmış bir şekilde görmesini istemiyordum. Kimsenin beni bu duruma düşmüşken görmesini istemiyordum.

"Beni endişelendiriyorsun."

Bakmaya devam ettim kapıya. Ses tonu üzgün gelmişti. Onu cidden üzmek istemiyordum ama elimden de hiçbir şey gelmiyordu işte.

"Özür dilerim." dedim ellerimi saçlarıma geçirip karıştırırken. "Seni endişelendirdiğim için." İyiyim ben, merak etme demek istedim ama diyemedim. Dudaklarım bile bu yalanı söylememe izin vermedi.

"Herkesi kendinden uzak tutamazsın." dedi, gözlerimi yere diktim. Ardından koltuğa uzanıp örtümü çektim üstüme. "Birine ihtiyacın olduğunda bunu kabul etmelisin."

"Birine ihtiyacım yok."

"Ama kocaman bir sarılmaya ihtiyacın varmış gibi duruyor." Ellerimle yüzümü kapattım derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalışırken. Nefeslerimi düzene soktum yine, örtüyü boynuma kadar çekip kapıya doğru döndüm yattığım yerden.

"Yok." diye ikimize de yalan söyledim. "Hiçbir şeye ihtiyacım yok." Gözlerimi kapattım sıkıca. Sadece yataktan çıkmamak, sonsuza kadar uyumak istiyordum. Bir daha uyanmamak istiyordum daldığım uykudan, kim bilir belki de uyurken canım bu kadar çok acımazdı.

Odamın kapısı açıldığında açtım gözlerimi. Dylan da benim gibi dağılmış duruyordu. Gelme dememe rağmen odaya girmesine bir şey demedim çünkü ben de onu çok özlemiştim. Kapımı kapattı ve bana yaklaştı, kalktım uzandığım yerden. O da hemen karşıma, yatağıma oturdu. Gözlerine bakamadım.

"Thomas." diye bana seslendi, bakmadım yine. "Bana bak, lütfen." Ağır ağır gözlerimi kaldırıp gözlerine baktım.

"İyiyim ben." diye söyledim bu sefer yalanımı. Ardından yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim, ne kadar kanarsa artık.

"Beni kendin hakkında kandırman imkansız." Dirseklerimi dizlerime yaslayıp başımı ellerimin arasına aldım.

"Belki..." İkinci kez ciddileşiyordum ikimiz hakkında. "Belki de biz biraz ara vermeliyiz, bilirsin ya..." Gözlerine baktım. "Kafamı toplamam lazım." Bir süre sessiz kaldı. Ardından gözlerindeki kırgın ifadeyi gördüm ama tek yapabildiğim gözlerimi kaçırmak oldu.

"Ben bu hikayenin sonunun nereye gideceğini iyi biliyorum."

Camdan dışarı bakmaya devam ettim. Titreyen dudaklarımı araladım.

"Belki de o sona gitmesi bizim için daha iyi olur."

Dylan böyle bir ilişkiyi hak etmiyordu. Babamın beni affetöeyeceğini biliyordum, bu yüzden kendimden nefret edeceğimi. Yapacaklarının farkındaydım ve Dylan mutsuz bir ilişkiden fazlasını hak ediyordu. Sürekli geçmişe dönük yaşayan birisini değil.

Yanıma oturup bir şey dememe izin vermeden kollarını bana sardığında hareketleri yavaş olsa da tepki veremedim. Belki de onu çok özlediğimden yapmadım, bilmiyorum. Ama kollarını bana sardığında günlerdir dolmayan gözlerim dolmaya başladı. Dudaklarım titredi ve yüzüm buruştu, gözlerimden birkaç damla onu takip etti. Başımı omzuna koydum ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

Saçlarımı okşarken omzunda ağlamama izin verdi.

"Bebeğim..." diye fısıldadı ağır ağır saçlarımı okşarken. Titreyen kollarımı daha sıkı sardım ona, hıçkırıklarım güçlendi. "Güzel bebeğim benim..." Saçlarımdan öptü.

"Yalan söyledim." dedim ağlayarak. "Yalan söyledim, istemiyorum o sonu. Ara vermek istemiyorum."

"Biliyorum." diye fısıldadı kulağıma. Odayı cama vuran yağmur damlalarının sesi doldurmaya başladı, sabah olmasına rağmen yağmur bulutları yüzünden karanlık çökmüş odada saçlarımı okşamaya devam etti. "Biliyorum birtanem, biliyorum." Omzumdan öptü. Ardından yine saçlarıma bastırdı dudaklarını.

Gözlerimi sıkıca yumup ağlarken ona sarıldım dakikalarca. Hiç bıkmadan, usanmadan saçlarımı okşamaya ve kulağıma her şeyin daha güzel olacağı ile ilgili şeyler fısıldamaya devam etti.

Günlerdir acı çeken bedenimdeki acı gitmiş miydi bilmiyorum ama onun kolları arasındayken daha iyi hissediyordum. Belki de başından beri yanımda tutmam gereken tek kişi Dylan'dı.

"Düzelecek." dedi, başımı omzundan çekip gözlerine baktım. Elleriyle yüzümü kavradı ve hapsetti. Dudaklarını yaklaştırdığında gözlerimi kapattım ve usulca öptü beni.

"Geçecek." dediğinde başımı salladım ve birkez daha sarıldık birbirimize. Kollarımı sıkıca beline doladım.

Dylan'a inandım, geçeceğine inandım. Düzeleceğine.

Çünkü verilen sözlere inanmaktan başka çarem kalmamıştı artık.













:(

Ne olacak?

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang