STAY -18-

898 77 69
                                    

DİKKATİNİ ÇEKMESİ İÇİN YAZIYORUM, AKŞAM BİR BÖLÜM DAHA GELECEK.

Merhaba aşklarım.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar.














"İyi de seni aldatmış olmuyor ki?"

Derin bir nefes içime çekip yastığı yüzüme bastırdım. "Tamam, Ell. Sen haklısın."

"Flörttünüz. Sevgili değildiniz."

Yastığı yüzümden çekip şokla gözlerine baktığımda sırıttı. Kendime böyle motivasyon vermemi falan mı istiyordu cidden? "Tamam, biraz saçma konuşuyor olabilirim." Gözlerine bakmaya devam ettim. "Tamam oldukça fazla saçma konuşuyorum. Sadece sizi kurtaramak istedim."

"Biz diye bir şey yoktu, hiç de olmayacak artık." Derin bir nefes alıp kenardaki monta baktım. "Onu Dylan'a verir misin?"

"Banane, git kendin ver." Oflayarak ayağa kalktım montla birlikte. Tamam, bu kadar çekinmeye gerek yoktu. En azından başlamadan şerefsiz olduğunu öğrenmiştim ve şimdi sadece takım arkadaşı olacaktık. Canım oldukça acıyordu ama geçer diye umuyordum. Pek geçecek gibi durmasa da.

Galiba ona cidden tutulmuştum.

Çadırdan çıkıp ateşin oraya doğru ilerlemeye başladım. Sandalyede oturuyordu ve oldukça üzgün duruyordu. Arkadaşlarının hepsi çevresine oturmuştu ve bir şeyler söylüyorlardı ona. Moral mi veriyorlardı ben mi yanlış anlıyordum?

Küfrede küfrede adımlarımı ona yönlendirdiğimde Harden'ın bakışları bana kaydı ve bir şeyler söylediğinde başını kaldırıp bana baktı. Montu önünde durup kucağına fırlattım. Üzgünce gözlerime baktı.

Gözlerimi devirip ona arkamı döndüm ve ormanın içine girdim. O küçük ateş böceği dolu alan tüm sinirimi ve stresimi ilginç bir şekilde alıyordu. Belki bana iyi gelirdi, yine.

Hâlâ duran örtünün üstüne oturup dizlerimi kendime çektim ve başımı yaslayıp renk cümbüşünü izlemeye başladım. Onun için nelerimi riske attığımı bilmiyordu, böyle yapması canımı çok acıtmıştı.

"Siktir." diye fısıldadım yüzümü dizlerime gömerken. Bir ağlamadığım kalmıştı onun için.

"Thomas."

Will'in sesiyle başımı dizlerimden çektim yavaşça. Gözlerine baktım. Mavi gözleri beni turlarken yanıma gelmeye başladı. Ardından oturdu. Güldüm öfkeyle.

"Yüzünü yumruklamamak için kendimi zor tutuyorum." diye kısa bir açıklama yaptığımda bana baktı korkuyla. Ama hızla bakışlarını geri çekti, ellerine dikti. Benden korkuyordu, korkması iyiydi aslında. "Seni baştan uyardım." dedim olası bir sinir krizine karşılık. Dayak yerse sorumlusu kesinlikle o olacaktı çünkü yanımdan siktirip gitmiyordu.

"Ben özür dilemeye geldim. Lütfen beni yumruklama." Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Sevgili olduğunuzu bilmiyordum." Güldüm alayla.

"Sevgili değildik." Gözlerime bakmaya devam etti.

"Flörttünüz ama." Omzumu silktim. Resmen bena tercih ettiği çocukla oturup ne olduğumuzu konuşuyorduk. Ve ben sakindim, bu da oldukça ilginçti. Dylan tüm ayarlarımla oynamayı güzel becermiş olmalıydı. Gözlerimi yere diktim.

"Onu ben öptüm." dediğinde kalp atışlarım hızlanırken yüzüne baktım. "O dünyadaki en nazik insan olabilir. Kötü bir tepki vermedi, seni sevdiğini ve olmayacağımızı söyledi. Onu öptüğüm için bana kızmadı bile. Ben seni sevdiğini bilmiyordum, sadece sen onu kıskanıyorsun zannediyordum." Stresle gözlerimi kırpıştırdım. Doğruyu söylüyor gibi duruyordu. Ve ben çocuğu bir kez bile dinlememiştim.

"Fotoğrafı neden bana attın o zaman?" Gözlerini kaçırdı, utandığı bir konu gibi duruyordu.

"Arkadaşım çekmiş, seni hiç sevmiyor. Yapma dedim ama dinlemedi beni. Benim telefon numaram değil zaten o." Ona bakmaya devam ettim. Duygularım son günlerde o kadar çok karışmıştı ki ne tepki vereceğimi bilemiyordum.

Dylan'a boşu boşuna kızmıştım. Çocuğun açıklama bile yapmasına izin vermemiştim. Şuan muhtemelen üzgün ve öfkeliydi, onu dinlemediğim için. Ne hissedeceğimi cidden kestiremiyordum. Dylan çocuğu öpmediği için mutlu mu olmalıydım? Ya da bana öfkeli olabileceği için endişeli?

"Teşekkür ederim." Evet, güzel bir başlangıçtı. Gülümseyerek ayağa kalktı ve bana baktı yukarıdan.

"Dylan'a yanına gelmesini söylerim." Başımı salladım. Gelir mi emin değildim ama ona söylemedim şüphemi. O da uzaklaşmaya başladı zaten. Başımı tekrar dizlerime koydum. Bu sefer öfkeli değildim ama.

Korkuyordum, bana öfkeli olmasından.

Birkaç dakika sonra ayak sesleri geldiğinde ona çevirdim başımı. Muhtemelen bunu beklemediği için yüzü şaşkınlık doluydu. Ayağa kalkıp ona baktım ve dudaklarımı birbirine bastırdım. "Will..." Elim kaşınan bileğime gitti yine. "Anlattı şeyi..." Derin bir nefes aldı.

"Beni bir kez bile dinlemedin." Gözlerine baktım.

"Öfkeliydim."

"Öfkeli miydin?" diye bağırdı. "İki aydır peşinden koşuyorum ve sen yapmadığım şeyler için beni iki dakikada hayatından çıkartıyorsun! Beni dinlemeden!"

"Ben de üzgündüm."

"İki aydır kafayı yedirttin bana!" diye bağırdı. "Evde Heat Waves açıyorum, tüm gün "Sometimes all I think about is you." diye dolaştığım için annem bana deli muamelesi yapmak üzere. Kafayı yedirttin oğlum sen bana. Tanrı cezamı versin seni düşünmediğim tek saniye bile yok." Kalbim söylediği şeylerle arşa çıkarken mal mal suratına bakmaya devam ettim.

"O şarkıyı neden dinliyorum biliyor musun?" dedi kendine inanmazcasına gülerken. "Okula kayıt yaptırmaya gelmiştin. Bu şarkıyı dinliyordum, bana çarptın. Hatırlamazsın bile ama ben sana dönüp baktım. Ve o saniyeden beri aklımdan çıkmıyorsun. Sürekli kafamda gülüşün dönüyor, o şarkı ile birlikte ve ben seni çıkartıp atamıyorum." Gözlerime baktı üzgünce. "Sen ise tek hatamda beni direkt silip atıyorsun."

"Çünkü beni delirtiyorsun!" diye bağırdım. "O çocuğu kıskandığımı bile bile hayatımıza soktun. Sana yakın oluyorum, sonra bir bakıyorum Will ile samimisin. Sanki aramızdaki hiçbir şeymiş gibi."

"Ben senin dışında kimseye o gözle bakmadım, anlamak istemediğin de görmek istemediğin de bu." Ona yaklaşmaya başladım. "Hayır sürekli neden benim etrafımda olan şeyleri konuşuyoruz? Sen o gün partide o kızla odaya çıktın. Bunu konuşalım mesela." Şokla gözlerine baktım.

"Dylan, başından beri hisleri besleyen sendin. O zaman aramızda neredeyse hiçbir şey yoktu bile." Kaşları havalandı, sinirli bir şekilde.

"Yani hisleri tek besleyen ben miyim?" Ofladım, cidden lafı çevirmekte üstüne yoktu.

"Aptal mısın sen?" diye bağırdım.

"Farkında olmadan çok kırıcı oluyorsun." dedi, sesi daha sakin ve üzgündü bu sefer. "Sana seni sevdiğimi söylüyorum ve takıldığın noktalara bak." Yüzüm gevşedi. Bana cidden beni sevdiğini söylemişti. Haklıydı.

"Özür dile..." Arkasını dönüp uzaklaşmaya başladığında kolundan tuttum ama çekti kendine ve yürümeye devam etti. "Dylan." diye seslendim. Durmadı. Ağaçların arasında kayboldu.

"Siktir ya." Yere oturup oflayarak ellerimi saçlarıma geçirdim.

Daha kötü olmuştu.













Eğer attığım andan sonra okuyorsan diye söylüyorum, akşam bir bölüm daha gelecek.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. Sonra görüşürüz.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now