STAY -30-

858 54 27
                                    

Biz geldik.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!











Yatakta kıvranıyordum. Belimde inanılmaz bir acı saplıydı. Muhtemelen böbreğim ağrıyordu ve nedenini bilmiyordum ama ağlamak üzereydim. Çok acım vardı. Dayanamıyordum.

"Thomas ne oldu söyle hadi." diye fısıldadı yatağımın kenarına oturmuş Dylan. Maça gidememiştim, takım arkadaşlarım merak edince Dylan'a söylemişlerdi ve o da bir sıkıntı olduğunu anlamıştı çünkü sabah iyiydim. Akşama doğru kötüleşmiştim.

Nefes bile alamıyordum çünkü kramplardan nefesim kesiliyordu. Acıyla inleyerek gözlerimi yumduğumda birkaç damla düştü. "Thomas neren ağrıyor?" diye sordu endişeyle. Gözlerimi açtığımda endişeyle önümde eğilmiş Harden ve Alva ile karşılaştım. Dylan saçlarımı okşamaya başladı. "Biri koçu çağırabilir mi?" diye sordu. Acıdan bayılmak üzereydim. Örtüyü daha çok çektim üstüme.

Kapı açılıp kapandığında bana eğildi biraz daha. "Konuş hadi. Neren ağrıyor?" Titreyen dudaklarımı araladım ama inleme dışında başka bir şey çıkmadı. Biraz daha büküldüm olduğum yerde. İlk kez oluyordu. "Böbreğin mi?" diye endişe ile sorduğunda başımı salladım.

"Çok ağrıyor." diye fısıldadım nefes nefese. Elini alnıma bastırdı.

"Ateşin var." dedi korkuyla. "Gel yüzünü yıkayalım." Örtümü kaldırdığında Alva'nın gözleri korkuyla genişlerken geriye doğru düştü ve odada bir sessizlik oluştu. Üçünün de hareketleri bir anda durmuştu ve hepsi eşorfmanıma bakıyordu.

Dylan örtüden ellerini çektiğinde biraz parmaklarına bulaşmış kırmızılığı gördüm. "Alva ambulansı ara." dediğinde inledim tekrar acıyla. Başımı altıma çevirmeye çalıştığımda çenemden tutarak engel oldu ve gözlerine bakmamı sağladı. "Bakma, yok bir şey." Yavaş yavaş ne olduğunu algılamaya başlarken kalbim korku ile çarpmaya başladı.

Burnuma açılan örtüyle kan kokusu geldiğinde dudaklarım titremeye başladı korkuyla. "Hayır, hayır yok bir şey." Endişeli gözleriyle gözlerime baktı. "Yok bir şey. Yok bir şey, iyi olacaksın." Saçlarımdan öptü. Ardından yanağımdan. Üstüme örtüyü örttü tekrar. Acıdan konuşamıyordum.

Gözlerimi sıkıca yumup acının geçmesi için dua ederken Dylan'ı elimi tuttuğunu hissettim. Galiba tüm böbrek fonksiyonlarımı kaybetmiştim. Vücudumda dolaşan ve arıtılmayan kirli kan yüzünden de zehirlenme yaşıyordum.

Dişlerimi sıkıp içime kesik bir nefes çektim tekrar acı ile. "Geçecek." diye fısıldadı. Alnını saçlarıma yasladı. "Sık dişini, geçecek."

***

Gözlerimi ağır ağır araladığımda kulağıma gelen bipleme ve oksijen makinesinin sesi daha net duyulmaya başladı. Yüzümde oksijen maskesi vardı ve maskesin içi çok temiz kokuyordu. Hastene gibi. Tuhaf hissetmiştim.

Gözlerimi ağır ağır hastane odasında gezdirdiğimde kolukta uyuyan annem, kardeşim ve abime kaydı gözlerim. Ardından saate baktığımda, gece yarısını geçtiğini fark ettim. Acım azalmıştı ama tamamen geçmemişti. Hafif bir sızlama vardı şimdi.

Bir şeyin pompalanma sesi daha kulağıma geldiğinde yanımdaki makineye baktım. İki ince boruyu koluma sabitlemişlerdi ve makineye doğru borudan akan kanımı görebiliyordum. Diyaliz makinesi olduğunu anlamam fazla uzun sürmedi. 

Odanın kapısı açıldığında içeri elinde kahve ile giren Dylan'ı gördüm. Gözleri beni bulurken, yanıma oturdu yavaşça. "Yine uyanmışsın." Daha önce de mi uyanmıştım? Hatırlamıyordum. Yüzümdeki nefes almama yardım eden maske konuşmamı tamamen engelliyordu ve zaten açıkçası olmasa da konuşmaya gücüm yoktu.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now