STAY -45-

556 37 57
                                    

İşte o geliyor, kaos geliyor.

İyi okumalar, yorum ve vote atmayı unutmayın.














"Hastaneye gidelim, lütfen." Bir kez daha kustum titreyerek lavaboya. Neden olduğunu biliyordum, galiba bağımlı olmuştum. Dylan burdayken yapamazdım. Beni bu halde görmesi yeterince kötüydü zaten.

"İyiyim ben." Gözlerimi kapattım nefes nefese. Elini alnıma bastırdı. Ardından terlemiş saçlarımı geriye taradı.

"Thomas endişeleniyorum, lütfen." Titreyen ellerimi klozetin kenarına yaslayıp toparlanmaya çalıştım. Kanım kaynıyordu. Acı çekiyordum. Dişlerimi sıktım.

"İyiyim." Kan testinde uyuşturucu kullandığım çıkardı. Ve anında Dylan'a söyleyeceklerini biliyordum. Bu sefer babamı arardı. Ayağa kalkmaya çalıştığımda yardım etti. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım, onu bir şekilde odadan çıkartmam gerekiyordu.

Banyodan çıktığımızda bizimkiler kalktı yatakta endişeyle. "Sadece üşütmüşüm." dedim hızla.

"Titriyorsun." dedi Harden kaşları çatılı. Omzumu silktim.

"Normal." Yatağa ilerlediğimde Dylan örtüyü açtı ve içine girdim. Yattığımda üstümü örttü.

"Dinlen hadi biraz." Başımı salladım hızla. Bana endişe ile bakan Orlando'ya gülümsediğimde o da gülümsedi. Omzumu sıktı ardından. "Çıkalım hadi, uyusun."

"Şuan tam olarak uyuşturucu yokluğu çeken Elliot tipi yok mu Thomas'ta?" diye Orlando şaka amaçlı gülerek konuştuğunda sertçe yutkundum. Dylan'a gözlerim kaydığında arkası dönükken durdu, eli kapının kulpunda kaldı.

"Dylan yürüsene amına koyiyim?" diye Harden arkadan seslendiğinde Dylan kapıyı sertçe kapattı ve bana döndü. Herkes susarken beni delip geçecekmiş gibi bakışlarını üstümde hissediyordum ama ona bakmıyordum. Orlando her şeyi bitirmişti.

Hızlı ve sert adımları yatağa yaklaştığı gibi tuttu kolumdan. Ardından beni hırsla doğrultup yatağa oturttu. "Gözüme bak." Eliyle yüzümü tutmaya çalıştığında ittim. "Yüzüme bak dedim sana!"

Harden bana bir adım attı. "Dylan..."

"Karışma!" diye bağırıp yüzümden tuttuğu gibi kendine çevirdiğinde ifadesizce gözlerine baktım. İnkar etmenin bir mantığı yoktu zaten. Anlamıştı.

Dişlerini sıkarak itercesine elini benden çekti ve dolaba gitti hızla. Eşyaların düşmesini umursamadan kıyafetlerimi dağıtmaya başladığında bir şey diyemedim. Bulacaktı.

Eli bulduğu beyaz pakete yavaşça gittiğinde herkes şokla bana bakıyordu ama ben bakmıyordum. Adım sesleri yaklaştığında başımı kaldırdım. Dylan'ın hayal kırıklığı dolu gözlerine baktım.

"Derdin ne senin?" Önümde ďiz çöküp gözlerine bakmamı sağladı. "Söyle, neyse çözelim. Hadi."

"Sen ne anlarsın ki?" dedim istemsizce gülerken. "Paris'te biranı yudumlamaya devam et, hiçbir boktan haberin yok."

"Bu mu çözümü?" Paketi salladı önümde. Yüzü buruştu. "Haline bak. Sabahtan beri kusuyorsun, ayakta duracak halin yok. Bunun için mi her şey?"

"Sen mutlu hissediyorsun." Sesimin titremesine engel olamadım, gözlerim doldu. "Ben hissetmiyorum!" diye bağırdım yaşlar gözlerimden boşalırken.

"Bu seni mutlu mu hissettiriyor?"

"Evet!" İttim onu önümden çıksın diye. "Beni terk ettin!" Ayağa kalktığımda önümde dikildi. "Siktiğimin şehrinde, beni yapayalnız bırakıp gittin!"

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt