STAY -61-

400 44 67
                                    

Biz geldik

Bu bölüm de hüzün var agalar

Yorum ve vote atın lan. İyi okumalar.










"Onu tehtit etmişsin. Senin böbreğini kabul etmezse kendini öldüreceğini söylemişsin."

Omzumu silktim. "Söyledim." dedim anneme direkt. Hastane bahçesinde, banklardan birinde oturuyorduk. Uzun zamandır burdaydım. Güneş yeni doğuyordu ve oturup izlemiştim. Onun yanında olmak istiyordum ama bu gerekliydi. Böbrek naklini kabul etmesi için.

"Eğer ölürse cidden sen..."

"Yapacağım." Başımı çevirdim ve gözlerine baktım. Ardından yere indirdim tekrar. "Onu yanlız bırakmam. Asla." Onsuz bir hayat düşünemiyordum. Ne zaman bu kadar bağlanmıştım hiçbir fikrin yoktu ama yaşayamazdım.

"İnsanlar ölür, Dylan." dediğinde dudaklarım kıvrıldı. "Ablan öldü. Ölenle ölünseydi, burada olmazdım." Omzumu silktim tekrar. Aynı şey değildi.

"Ben de insanım. Bana biçilen yaşam süresi de bu kadarmış demek ki." Kimse beni vaz getiremeyecekti. "Anne, bana burada bunları söylemek yerine, ölmemi bu kadar istemiyorsan git Thomas'ı nakile ikna et. Ben kararlarımı çoktan verdim ve dediğin hiçbir şey bunu değiştirmeyecek."

Bir şey demedi. Ayağa kalktı yavaşça ve uzaklaştı yanımdan. Dudaklarıma hızla bir sigara götürdüm. Titreyen ellerimle çakmağımı çıkartıp yakacaktım ki durdum. Eğer ameliyatı kabul ederse, ameliyattan önce sigara içmem sıkıntı çıkartabilirdi.

Kabul edecekti. Başka çaresi yoktu. Thomas'ın asla ölmeme izin vermeyeceğini biliyordum. O da benim ne kadar inat olduğumu ve kafama koyduğumu yaptığımı biliyordu. O öldüğü anda hiçbir şey gram umrumda olmazdı. Kendimi öldürürdüm. Bir an bile tereddüt etmezdim.

Ona organ naklini kabul edene kadar yanına gelmeyeceğimi belirtmiştim. Görmesem de odasında neler döndüğünü az buçuk tahmin edebiliyordum. Babam benim Thomas ölürse cidden kendimi öldüreceğimden emindi, o yüzden onun babasıyla ikna etmeye çalışıyorlardı Thomas'ı. Benim ailemin ameliyattayken yüzde elli yaşama şansıma güvenmekten başka çaresi yoktu.

"Dylan." Thomas'ın babasının sesi ile kaldırdım başımı. "Seni görmek istiyor." Çökmüş yüzünde gözlerimi gezdirdim.

"Söyle ona, ameliyatı kabul edene kadar onu görmeye gelmeyeceğim."

"Ameliyatla alakalı." dediğinde bir süre daha baktım gözlerine. Ardından derin bir nefes alıp ayağa kalktım ve babasının yanından geçip yürümeye başladım. Bir gündür ayrıydık.

Hastaneye girdim, olduğu kata çıktım ve bizimkileri gördüm. Hepsi bizim gibi çökmüş duruyordu. Özellikle Harden. Hepsinin bakışları beni bulduğunda gülümsemeye çalıştım onları rahatlatmak için. Son gelişen olayları duymuşlardı. Benim dışımda sadece Harden gülümsedi. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu.

Odanın kapısının önünde durdum ve derin bir nefes içime çekip açtım kapıyı. İçeri girip kapattım ve ona döndüm. Ağlamaktan kızarmış gözlerini öfke ile bana dikmişti, kaşları çatıktı ve üstüme atlayıp beni dövmek ister gibi bakıyordu.

Aldırmadan yatağın kenarına oturduğumda eli kalktı havaya. Ardından yüzüme indiğinde başım sağıma döndü ama tepki veremedim. Göğsüme vurdu sertçe. "Orospu çocuğu!" Bir daha vurdu ama bu sefer daha güçsüzdü. "Adi şerefsiz!" Bir kez daha göğsüme vurmak için elini kaldırdığında tuttum yumuşakça. Gözlerinin içine bakarak dudaklarıma götürdüm ve ufak bir öpücük kondurdum.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now