STAY -60-

457 42 107
                                    

Arkadaşlar oy mu verseniz ki acaba. Ben de böylece yeni bölüm falan atsam.

Neyse aşkom iyi okumalar.
















Beş saat ortalıktan kaybolmuştum ve onun kalbi durmuştu. Ben yanında yokken.

Dişlerimi sıkarak yüzümü sıvazladım. Yoğun bakım ünitesindeydi ve uyuyordu. Yanında olmam lazımdı. Aptalca davranmıştım. O anda yanında olmam lazımdı.

Gerginlik bir kez daha bedenimi ele geçirirken başımı yoğun bakım ünitesinin camına yasladım. Babası ve birkaç kişi daha içerideydi. Galiba onu uyandırmaya çalışıyorlardu.

Gözlerini ağır ağır açtığında buraya kaydı bakışları. Beni gördüğünde çatılmış kaşları düzeldi, ardından babasına odaklandı. Babasının elini uzatıp sol elini tutmasını izledim, ondan sıkmasını istediğinde güçsüzce sıktı elini. Gözleri yine ıslanmıştı, acısının üstüne bir de çatlak kaburgalar eklenmişti çünkü. Kalp masajı yaparken ağır bir baskı yapıyorlardı, bu da insanların kaburgalarımın çatlamasına hatta kırılmasına neden oluyordu.

Muhtemelen fiziksel kontrol bittiği için babası yatağın yanına oturdu ve bir kitap açtı görselli. Beyin fonksiyonlarının ne kadar yerinde olduğunu anlamak için yaptıklarını anladım, Thomas'ın titreyen eliyle babası sordukça sayfadaki bir şeyleri işaret etmesini izledim. Bir süre sonra durdular ve babası odadan çıkıp kimseye bir şey söylemeden uzaklaşmaya başladı.

Arkasından gitmek için birkaç adım atmıştım ki duyduğum ses ile durdum. "Dylan." diye abisi seslendi. Ona döndüm yavaşça. "Konuşmamız lazım."

Başımı sallayıp adımlarımı ona uydurdum ve boş bir odaya geçtik. Yatağa oturdum yavaşça, o da otururken elindeki dosyaları bana uzattı. "Elliot ve senin böbreğinde uyuşma var. Thomas için." Gözlerine baktığımda derin bir nefes aldı.

"Elliot uyuşturucu kullanıyor, ondan alamayız." Kalbim hızla çarpmaya başladı. Kurtulacaktı, böbreklerimiz uyuşuyordu. "Senden alırsak, yüzde elli şansı var."

"Thomas'ın mı?" Gözlerime bakmaya devam etti. "Böyle giderse zaten ölecek, yüzde elli..."

"Hayır." diye kesti lafımı. "Senin." Kalakaldım. Sertçe yutkundum.

"Anlamadım." dediğinde titreyen eliyle benim dosyamı açtı. Bir yeri gösterdiğinde yazan şeyleri okudum. Dudaklarım kıvrıldı hafifçe. Sağlık geçmişimin görüleceği hiç aklıma gelmemişti.

"Kalbinden ameliyat olmuşsun. Dokuz yıl önce." Başımı salladım. Bildiğim bir şeydi. "Sonuçların şuan bile temiz gözüküyor ama ameliyat büyük bir risk. Kalbin durursa..."

"Durmayacak." dedim hızla gözlerine bakarken. Derin bir nefes aldı. Dolu gözlerini bana dikti.

"Bunu dediğim için kendimden nefret ediyorum ama..." Ban baktı, gülümsedi. "Annen zaten ablanı kaybetti, bir de seni kaybederse nasıl katlanacaklar? Üç evlatlarından ikisinin ölmesine?"

"Durmayacak dedim." Olumsuz anlamda başını salladı. Nefesim sıkışmaya başladı gözlerinde gördüğüm kararlı ifade ile. Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. "Ama Thomas..."

"Belki de çektiği onca acının son bulmasının vakti gelmiştir."

Gözlerimden yaşlar düşmeye başladı. "Yapma, kurtarabilirim onu. Yaşayabilir, neden..."

"Thomas her türlü ölecek, Dylan. Sence kardeşimi kurtarmayı ben istemez miydim?" Dudaklarımdan hıçkırıklar dökülmeye başladığında ayağa kalktı. "O da kabullendi. Artık acı çekmek istemediğini söyledi."

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now