STAY -36-

812 48 110
                                    

Biz geldik.

Bölüm smut içerir, dün Darağacı Dansı attım ona da bakmayı unutmayın.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!



















"Sevgilin manyağın önde gideni." dedi homurdanarak Hailey. Derin bir nefes alıp koltukta oturan Elliot'un patlamış dudağını bezle silmeye devam ettim.

"Üzgünüm." Dylan yapmıştı yine yapacağını. Sokakta Elliot'u görmüştü onun dediğine göre. Ardından Dylan laf dalaşını başlatınca, Elliot da susmamıştı yani öyle anlatmıştı bana. Sonu arkadaşım için pek güzel bitmemişti.

"Üzgün olması gereken sen değilsin." dedi gözlerini devirip saçıyla oynarken. "Sevgilimin yüzüne bak. Üzgün olması gereken benim."

"Senin adına da üzgünüm." dediğimde bana o kadar kötü baktı ki gözlerimi kaçırıp bezi suya batırdım ve kanayan burnunu silmeye başladım.

"O gerizekalıdan dediğim gibi ayrıldın değil mi?"

"Ayrıldım tabi, o manyağa ihtiyacım mı var benim?" Haftalık rutinlerimizden biriydi bu da muhtemelen. Arkadaşımı dövdüğü için ondan ayrıldığımda kendi kendine dövmesi karşılığında onunla tekrar sevgili olup olmayacağımı sormuştu. Hayır dediğimde de Elliot'u bir tur daha döveceğini söylemişti. Muhtemelen her zaman olduğu gibi iki üç peşimden koşunca mest olup affedecektim ama bu kimseyi alakadar etmezdi.

"İki hafta önce de öyle diyordun." dedi derin bir nefes alırken. Dudaklarımı büzdüm, iki hafta önce neden ondan yine ayrıldığımı hatırlamıyordum ama yarım saat sonra beni yatağa attığı bir gerçekti. Ne zaman ayrılsak nedensiz bir şekilde sevişirken buluyordum kendimizi. Tabi onların bu kısımdan haberi yoktu.

"Bu sefer ciddiyim." dedim boğazımı temizlerken. Saatine baktı derin bir nefes alıp.

"Hey, Elliot." dediğinde ona dönmesiyle bezi indirdim. "Barışmaları kaç saat sürer?" Dudaklarını büzdü.

"Tahminen kırk beş dakika falan." Gözlerimi devirdim ama güldüler. Ayağa kalktım.

"Sohbetinize doyum olmaz ama beni sinir ettiğiniz için gidiyorum." Ceketimi alıp kapıya yürümeye başladım.

"Bu sefer bir saat dayanmaya çalış!" diye Hailey arkamdan bağırdığında ona orta parmağımı gösterirken evden çıktım. Kendi evime yürümeye başlarken sıkıldığım için yolda bulduğum taşı ayağımla eve kadar götürmeye çalışıyordum.

Bir araba yanıma yanaşıp, benim hızımda ilerlemeye başlayınca derin bir nefes aldım. "Thomas." Takmadım, bu sefer kararlıydım. "Thomas lütfen." Yürümeye devam ettiğimde arabadan indi. Dayancaktım işte üç saat, akılları şaşacaktı sonra.

Adımlarımı hızlandırdım ama kolumdan tutup kendine çevirdi beni. "Özledim." Gözlerimi devirdim.

"Yarım saat önce ayrıldık geri zekalı, ne duygu sömürüsü yapıyorsun?" Kaşları havalandı çok saçma bir şey demişim gibi yüzüme bakarken.

"Ayrılmak mı? Kim demiş?" Şokla dudaklarım aralanırken şaşkınlık ve öfke karışımı ile kendimi işaret ettim.

"Ben demiş olabilirim belki?" dediğimde omzunu silkti.

"Benden ayrıldığını söylemen, ilişkimizin bittiği anlamına gelmiyor?" dedi kaşlarını kaldırırken tekrar. Gözlerimi kıstım, "Öyle mi?" der gibi.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang