STAY -47-

485 36 70
                                    

Biz geldik. Üç gündür ard arda bölüm atıyorum, kaçırmış olabilirsiniz kontrol edin.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!

Yarın öğlen gibi Darağacı Dansı sonra da Another Time gelir.

Ondan sonraki gün de The Rain Never Came














1 Ay Sonra

Kafamın hemen üstünde patlatılan konfeti ile yüzümdeki gülümseme genişledi. Sahanın ortasında oturmuş, basket takımına geri dönüşümü kutluyorduk.

"Kaptana yeni formasını verelim!" Sırıtarak elime aldım formayı. "Kaptan! Kaptan! Kaptan!" Formayı giydiğimde herkes hayvanca bağırıp birbiri ile şaklaşmaya başlarken gözlerim onu aradı. Yüzümdeki gülümseme silindi yavaş yavaş.

Şuan burada olsaydı, yanımda otururdu. Kolunu omzuma atıp muhtemelen kaptanlığı elimden alacağı ile ilgili şakalaşırdı benimle. Şimdi ise o Paris'teydi. Geri dönmeyecekti artık, olanlardan sonra benden nefret ediyor olmalıydı. Ablasının ölümünden sonra, devam edersem ölüme gideceğimi bile bile kendimi zehirlemiştim ve o bunu öğrenmişti. Haklıydı.

Ben hastaneden çıkana kadar her pencereden baktığımda bankta otururken görmüştüm onu. İlk günler dudaklarımı oynatarak yukarı gelmesini söylemiştim. Ardından aramaya başlamıştım ama hiçbir şekilde açmıyordu. Aşağı indiğimde ise gidiyordu hastaneden. Neden böyle yaptığını biliyordum. Beni iyi görmek istemişti, ayrılıktan sonra. Ben hastaneden çıktığım gün bir daha da karşıma çıkmamıştı zaten.

Sırtıma astığım çantam ile sınıfa yürürken onu düşünüyordum. Çok özlemiştim. Mesajlarıma hiçbir şekilde bakmadığı için bırakmıştım zaten bir süre sonra. Artık onun için o kadar da önemli değildim. Kalbindeki zehirli maddeyi yavaş yavaş unutmuş olmalıydı.

Düşüncelerimden birisine çarpmam ile sıyrıldığımda dişlerimi sıktım. "Önüne bak beyinsiz." Yüzüne bakmadan omuz atarak yanından geçtiğimde ses durdurdu beni.

"Bakarım." Şokla gözlerim aralanırken ona döndüm hızla. Kahverengi saçları uzamıştı. Gözleri ise aynı ifade ile bakıyordu hala yüzüme. Sertçe yutkundum.

"Dylan..." Elimi ona uzattığımda geri çekildi ve çantasının tek omzundaki kolunu düzeltti.

"İyi dersler Thomas." Bana arkasını dönüp sınıfına ilerlemesini izledim.

Kalbim göğsümü yırtacak gibi çarpıyordu. Buradaydı. Gitmemişti işte, hâlâ umudumun olduğu anlamına gelmez miydi bu?

"Aptal aptal neye sırıtıyorsun?" diye Harden konuştuğunda ona döndüm hızla.

"Dylan..." Kafama geçirdi bir tane.

"Yeni mi fark ettin gerizekalı? O kadar dalgınsın ki sabahtan beri seni izlediğini fark bile etmedin." Şokla gözlerimi kırpıştırdım. Burada olduğunu bile bilmiyordum.

"Beni mi izliyor? Ama biz ayrıldık ve o artık benden nefret..."

"Senden nefret etse, Paris'i bırakıp tekrar sana en yakın olacağı yere yerleşmezdi. Uzaklaşırdı senden." Elini omzuma koydu ve sıktı sırıtırken. "Sıra sende."

"Ne sırası?" diye sordum.

"İlişkiniz başlamadan önce bile peşinde yerlerde sürünen Dylan'dı. Karma, Thomas. Sürünme vakti sana geçti." Gözlerini kıstı. "Tabi olur da egon buna elvermezse..."

"Hayır!" diye itiraz ettiğimde biraz sesli olmuş olmalı ki koridordaki birkaç kişi dönüp bize baktı. "Kendimi affettireceğim." Ona arkamı dönüp sınıfıma hızlı adımlarla yürümeye başladım. Yüzümde istemsizce bir gülümseme yayıldı.

Plan a, b ve c yapmaya başlasam iyi olacaktı.

***

Kimya dersine son dakika bodoslama daldığımda bakışlar bana döndü, hoca girmemişti daha. Gözlerimi gezdirdiğimde Dylan'ı buldum. Başını masaya yaslamış uyuyordu.

Onun yanına oturduğumda kaldırdı başını. Gözlerini ovalayarak etrafına baktığında onunla ilgilenmiyormuşum gibi kalemimi çevirmeye başladım tahtaya bakarak. Bakışlarının bende durduğunu hissettiğimde yavaşça ona döndüm.

"Aaa, sen de mi burdaydın?" Derin bir nefes aldı.

"Ciddi misin Thomas?" Dudaklarımı büzdüğümde dudaklarıma kaydı bakışları. Dudaklarım kıvrıldığımda anladığımı anlamış olmalı ki hızla kaçırdı gözlerini.

"Koç takıma geri dönmeni istiyor." İstiyordu ama Dylan'ın morali bozuk durduğu için onu fazla zorlamamamı söylemişti. Ama benim onunla konuşmak için tek bahanem buydu.

"Dönmeyeceğim." Omzumu silktim.

"Ama koç bana sarıyor sonra." İlk konuşmalarımızı hatırlamaya başlamıştım. O da bana böyle yakınlaşmıştı hep.

"Bunun için mi konuşuyorsun benimle?"

Birden beni gafil avladığı için diyemedim bir şey. Gözlerine baktım sadece mal mal. Sonunda, "Hayır." diyebildiğimde derin bir nefes aldı.

"Neden?" Ona yaklaştım biraz daha. Elimi sıranın altından elinin üstüne koydum.

"Çünkü hâlâ seni çok seviyorum ve sana yaklaşabileceğim başka bir konu yok. Diğer türlü beni görmezden geliyorsun." Gözlerine baktım. "Beni sevdiğini biliyorum Dylan." Elimi göğsüne koydum, kalbi çok hızlı atıyordu. "Bu hâlâ böyle atarken inkar edemezsin." Gözlerini öfke bürüdü bir anda.

"Git başımdan."

Kalbime giren ağrıyı engelleyemezken ayağa kalktı hızla. Bakışlarımı masaya çevirdiğimde sınıftan çıktı. Arkasından Elliot içeri girerken bir bana, bir koridora baktı.

Yanıma oturduğunda dolmuş gözlerimi gizlemeye çalışıyordum sadece. "Gel, dışarı çıkalım." Başımı sallarken ayağa kalktım ve çantalarımızı alıp çıktık dışarı.

Okulun kuytu köşesindeki kenara çöktüğümüzde bana sigara uzattı paketinden. Alıp yaktım hızla. "Normalde ot verirdin."

"Benden gizli de almışsın hep torbacımdan, ben sadece ara sıra benime ot aldığını zannediyordum." Omzumu silktim. "Keşke engel olabilseydim sana."

"Arındım zaten, sorun yok." Bana çevirdi başını.

"Kokain mi alıyordun?" Başımı salladığımda omzuma vurdu sinirle. "Zengin piç." Güldüm.

"Babama söyleyebilirim." dediğimde bana döndü. "Senden ücret almazlar Elliot. Belki bağımlılıktan..."

"İyiyim ben, yemin ederim." Kolumu sıktı. "Böyle daha iyi hissediyorum." Yumruğunu uzattı bana. "Hâlâ en yakın arkadaş mıyız?" Gülümsedim ve yumruklarımızı tokuşturduk. Sırlarımı anlattığım ikinci insandı ve aradan yüz yıl geçse bile tekrar konuşmaya başladığımızda aynı kalırdık.

"En yakın arkadaşız." Kolunu omzuma doladığında bir nefes daha çektim sigaramdan.

"Üzülme." dedi. "Dylan bu, sana deli gibi aşık. Eninde sonunda affeder." Gözlerimi yere indirdim.

Onu kırmıştım, bir daha düzelmeyeceğinden korkmaya başlamıştım şimdi de. Ama ne olursa olsun, beni ne kadar terslerse terslesin vazgeçmeyecektim.












Hüewüwüwüwü

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now