ESKİ ASKER

526 41 1
                                    

Dünkü yağmurdan sonra erimeye yüz tutan karlar sayesinde hava biraz ısınmıştı. Bu yüzden olsa gerek okul bahçesi normalden daha kalabalıktı. Omzumdaki çantayı tutan parmaklarımı sıkılaştırdım ve elimdeki karton poşetin içini yoklayıp gözlerimi bahçede gezdirdim. Aradığım kişi Zafir'di ve bulmam çok sürmemişti. Tişörtünü getirmiştim. Dün eve döner dönmez tişörtünü üzerimden çıkarmış ve temizlemiştim.

Hızlı adımlarla ilerde karşılıklı duran banklarda oturan üçlüye doğru adımladım. Yanında Sina ve Aslan da vardı. Aslında fırsat bulmuşken onunla ödev konusunu da konuşmak istiyordum, umarım rahat konuşabileceğim bir ortam olurdu çünkü şu an o üçlüye bakarken bile geriliyordum. Hele ki dünden sonra. Muhtemelen beni görmek bile istemiyordu. Mesajlarında oldukça sinirli olduğunu sezmiştim.

Onlara yaklaştığımı ilk hisseden ve başını kaldıran kişi Aslan olmuştu. Başını yan yatırmış, gözlerini kısmış bir şekilde beni gördüğüne emin olmak ister gibi bakarken "Bornozlu cadıyı yanımıza getirecek ne yaşandı, merak ediyorum." diyerek diğerlerinin de ilgisini çekti. Okulda böyle tanınmaktan nefret ediyordum, Aslan kadar sosyal birinin gözünden elbetteki geçmişim kaçmamıştı.

"Bir adım var, Havin." diyerek düzelttim onu. Kaşlarımı çatmış yüzüne sertçe bakıyorken Cansu'yla arkadaş olduğu için mi bana böyle dedi diye içimden geçirmeden edememiştim.

Yüzündeki sinir bozucu gülümseme genişledi. Onu seyreden bakışlarım Zafir'e döndüğünde bakışları zaten yüzümde olan adam oldukça gergin görünüyordu.

"Zafir'le konuşmak istiyorum." Bu bize müsaade edin demenin daha nazik yoluydu ama Aslan dediğimi umursamamıştı bile.

"O halde biz gidelim." Sina, Aslan'ın omzuna vurup onu uyararak ayağa kalktı.
Aslan ise isteksiz bir şekilde ona eşlik etmiş ve banktan uzaklaşarak aramızdaki mesafeyi kapatıp yüzüme doğru eğilmişti.
Başımı geriye çekerek ondan uzaklaşmaya çalıştım.
Bu sefer onu uyaran ses Zafir'den gelmişti. "Uzatma Aslan."

"Dikkat et, yapmaması gereken bir şeyi yapan birisi bizimkini bayağı sinirlendirmiş. Sohbeti bugün hiç sarmıyor." Oyuncu tavrı ve gözleri dün yaşananlardan haberdarım diye bağırıyordu. O kişinin ben olduğumu biliyordu. Aralarında nasıl bir iletişim vardı bilmiyordum ama Zafir'in yanında oldukları için bütün bu olayların içerisinde olma ihtimalleri de vardı.

"Yakında görüşürüz Havin." Daha çok şey der gibiydi, zaten bol bol görüşeceğiz.

Geri çekilip Sina'yla birlikte yanımızdan uzaklaşırken onun bu tuhaf tavırlarının arkasından yüzümü ekşiterek bakıyordum.
Hatta Zafir'in araya giren sesi olmasaydı belki de o okul binasına girene kadar arkasından tuhaf bakışlar atmaya devam edecektim.

"Evet?"

Toparlanarak önüme döndüm ve oturduğu bankın boş kısmına yerleşerek dudaklarımı gülümsemeye zorladım. "Günaydın."
Ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Sahi neden böyle otuz iki diş gülümsemiştim ki?

"Tişörtünü getirdim. O gün için yeniden teşekkür ederim." Elimdeki karton poşeti yanındaki boşluğa bıraktım.

"Gerek yok, sende kalabilir." İmalı sözleri dün beni tişörtüyle gördüğü için olsa gerekti. Hızlı bir şekilde kendimi ona karşı çıkarken bulmuştum. "Hiç de tarzım değil." Dümdüz tişörtün nesi tarzına ters düşüyor Havin?

Gülümsedi. Başını karşıya çevirmiş, etrafa bakınıyordu. İlk defa gözlerinin beni incelemediğini fark ettim. Tuhaftı.

"Sen asker misin?"

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERМесто, где живут истории. Откройте их для себя