PLAN

320 29 5
                                    

İki katlı bir villaya gelmiştik. İçeriye girer girmez herkes odalara dağılmıştı. Her ne kadar özel uçakla da gelmiş olsak yorgun hissediyordum ve birkaç saat içinde bahsi geçen davete katılmamız gerekiyordu. Bu yüzden henüz hazırlık aşamasına geçmeden önce duş almak için banyoya girmiştim.
Diğer herkesin kolayca odalara dağılması ve burayı avuçlarının içi gibi bilmeleri daha önce de buraya geldiklerini kanıtlıyordu. Ben ise bana kalan odaya girmiş ve sesimi dahi çıkarmadan kendimi su başlığının altına atmıştım. Uçaktayken Hazal'ın üzerimde kurmaya çalıştığı baskı sanırım ufaktan da olsa üstümde yer ediniyordu. Zaman daraldıkça ve ben davet anına yaklaştıkça korkuyordum. Burada olmayı istiyordum evet ama en ufak bir hatamda bütün işi berbat edebilirdim. Bütün bu grubun içerisinde en deneyimsiz olan kişi olmak ise bu ihtimali artırıyordu.

Suyu kapattım. Islak saçlarımdaki fazla sudan kurtulup bornozumu üzerime geçirdim ve belindeki bağı bağlayarak aynanın karşısına geçtim. Yüzüm solgun görünüyordu. Zafir'in ölüm haberinden sonra mahvolmuştum ve kolay toparlanabilen biri değildim. Her ne kadar karşıma geçip yaşadığını söylemiş olsa da kendimi paralamıştım bile.

Islak saç tutamlarımı geriye atarak banyonun kapısını araladım. Hazırlanmak için benim adıma ayarlanan elbiseyi odada bırakmıştım. Gözlerim yatağın üzerinde elbiseyi bulmayı beklerken Zafir'i gördüğünde ise adımlarım geri kaçacak gibi olmuşlardı. Karşısında bornozlu durduğumu fark ettiğimde yeniden banyoya girecek gibi olsam da bundan vazgeçmiştim.
Kararsız kalan ellerimi bornozumun ipleri üzerine koyarak sıktığım bağı mümkünmüş gibi biraz daha sıkıştırdım.

"Aslan'ın odasındaki duş bozukmuş, benim odamdakini kullanmak istedi."

Başta söylediklerinden hiçbir şey anlamasam da üzerimdeki sersemlikten kurtulduktan hemen sonra bunu bana açıklama yapmak için söylediğini anlamıştım. Başımı hafifçe salladım.

"Benimkini kullanabilirsin elbette."

Ayağa kalktı. Kenara çektiği elbiseye bakıyordum. Bakışlarımı ona çevirdiğimde kararsız görünen tavırlarıyla beraber banyoya doğru yürüdü. Arkamı dönüp onu seyretmeye devam ettim. Bir şey diyecek gibiydi ama hiçbir şey söylemedi. İçeriye girdi ve ben kapısını kilitlemesini beklesem de anahtar sesi yerine açılan suyun sesini duydum. Bu bir davet miydi?
Saçmalama Havin.

Oflayarak yatağımın üzerindeki elbiseye uzandım. Duştan çıkmadan önce ona yakalanmamak için hızlı olmaya özen göstererek elbiseyi giydim. Bedenime tam oturan elbiseyi kimin aldığı belliydi. Odanın içerisindeki boy aynasının karşısına geçerek saçlarımı nemli bırakmayı tercih ettim. Zaten hava epey sıcaktı. Geriye doğru ittiğim tutamları arkamda ufak bir toka yardımıyla tutturduktan hemen sonra makyajımı yapmaya koyuldum. Muhtemelen herkes hazırlandıktan sonra vakit kaybetmeden çıkacaktık.

Göz kapaklarıma üzerimdeki elbiseye uygun, koyu bir makyaj yapmıştım. Dudaklarıma da doğal görünecek bir ruj sürdükten sonra banyodan gelen su sesi kesilmişti. Nefesim sıkıştı. Ellerimdekileri telaşla bıraktım ve ona bir daha yakalanmamak için aynadan uzaklaşarak aceleci adımlarla birlikte topuklu ayakkabılarımı elime alıp odadan çıktım. Çıkar çıkmaz Aslan'la burun buruna gelmiştim.

"Kül kedisi, nereye kaçıyorsun böyle?"

Elimdeki ayakkabılara bakarak yaptığı yoruma karşılık odamın önünde dolanıyor olmasını görmezden gelmiştim. Onu umursamadan ayakkabılarımı giydim. "Hiç. Öyle."

Nefes nefeseydim sanki. Ona yakalanmak ve o hiç bitmek bilmeyen imalı sözlerine meze olmak istemesem de yaramaz bakışlarının altında çoktan şansımın bittiği belliydi. Hemen arkamdaki kapı aralandığında ise ikimizde dönüp o tarafa bakmıştık. Zafir çıkmıştı. Aceleci bir şekilde giymiş olduğu siyah gömlek ve kumaş pantolonla birlikte gömleğinin önünü dahi kapatmadan kapıyı açmıştı. Siyah saçları ıslak olduğu için parlarken kirli sakallarını traş etmiş ve bütün cildini açığa çıkarmıştı.

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin