CAN ACISI

374 34 1
                                    

Birilerine sinirlendiğimde, bir şeyler yolunda gitmediğinde ve kırıldığımda yapabildiğim tek şey hayatımın dümenini başka bir yöne kırmak oluyordu. Elimde olan tek şey buydu ve bu yüzden aldığım kararlar doğrultusunda kendimi eskisinden daha yalnız hissettiğim oluyordu.

Aklımda olan Zafir gerçeğiyle birlikte spor salonundan çıktığımda yanımda ilerleyen Afra çığlık çığlığaydı. Seçmelere katılmıştım ve dediğine göre kaptan tarafından oldukça beğenilmiştim. Sonuçlar henüz belli olmasa da ponpon kızlardan biri olduğum konusunda emindi. Benden mutlu görünen haline bakarken bende gülümsemeden edemiyordum.

"Ben bilirim o bakışları, sana hayran kaldı kızım. Bale yaptığını duyduğunda zaten kazandın."

Okul binasından dışarı çıkmıştık. Çoğu kişi çoktan ayrıldığı için bahçe bomboştu ve bahçeden sonra da Afra'yla yollarımız ayrıldığı için vedalaşmak zorunda kalmıştım.

"Görüşürüz."

Sarıldık. "Yarın sana sonuçları bizzat söyleyeceğim. Alındığını biliyorum ama kesinleşsin bakalım."

"Fazla zorlama Afra, benden iyisi de olabilir."

"Heveslenmekten korkuyorsun." diyerek hislerimi tercüme ettiğinde omuz silktim.

"Görüşürüz." dedi.

Geri çekildim ve eve giden yola girerek çok da acele etmeyen adımlarla ilerledim. Sokağa girdiğimde ise dikkatimi çeken ilk şey evin önündeki araba olmuştu. Zafir buradaydı.

Kaşlarımı çatıp kendi kendime buna bir cevap bulmaya çalıştığımda bunun neden olduğu tek şey aklımı kurcalamak olmuştu. Ona yaklaştığımda arabadan indi.

"Neden buradasın?"

Bir sorun olup olmadığını sorgulamıştım. Zafir kendi isteğiyle burada olmuş muydu hiç? Hep bir Önder etkeni vardı ve şimdi de aklıma ilk gelen oydu.

"Son yaptığımız konuşma pek içime sinmedi. Aslan'a dediklerin de öyle tabi." Aslan başıma bela açmayı ne zamandan beri kendine iş edinmişti? Konuştuklarımızı soğumadan Zafir'e mi anlatmıştı?

"Kendi kendine ne yapmak geçiyor aklından? Buna izin veririm mi sanıyordun sahiden?"

"Senden izin aldığımı söylemedim hiçbir zaman."

Gülümsedi. Sahte ve alay yüklüydü. Sanki biraz da sinirlenmiş gibi. Göğsünde bağladığı kollarını çözdüğünde ellerini nereye koyacağını bilemeyerek iki yanında kaldırmıştı. "Aklımı oynatacak gibi oluyorum bazen." diye mırıldandı.

"Oynat şu kenarda Zafir, bunun benimle ne ilgisi var?"

"Ne mi ilgisi var? Beni alt üst ettiğini görmeyecek kadar mı kapalı gözlerin?"

Bu bir itiraf mıydı anlamasam da gülümsemek için çırpınan alt dudağımı dişlerimin arasına alarak kendimi durdurdum. Şimdi yelkenleri suya indirmek istemiyordum.

"Ben senin gözlerinin içine bakarken umrunda olmayan sendin, gözlerini okumaya çalışmaktan yoruldum ve geri çekiliyorum. Şimdi de gelmiş bana mı kapalı gözlerin diyorsun?" Alayla güldüm. Ağzımdan kaçan 'hah' sesine karşılık delirmeye oldukça yaklaştığımı hissettim.
"Sen bana kördün Zafir. Hiçbir zaman umrunda değil gibiydi, hiç istemedin. Koruma adı altında benden kaçıyordun ya sen! Ne zaman dönüp baksam aramızda hep başkaları vardı. Bizi aynı ortamda tutmak için bile nedenlere ihtiyacımız vardı. O yüzden şimdi sakın beni suçlama."

Başını iki yana salladı. "Nedenlere ihtiyacım vardı çünkü seni yanımda tutarsam canının yanacağını biliyordum."

"Bunu bana hiç sormadın."

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now