NANELİ ŞARAP

436 33 1
                                    

Aklımın Doğu'da takılı kalması bütün günümün oldukça spontan geçmesine yol açmıştı. Onu görseydim bu konuşma işini öne çekmeye çalışacaktım ama hiçbir yerde yoktu. Öyle ki okula gelmediğini bile düşünüyordum ama Afra onu gördüğünü, çıkışta beni beklemesini istediğimi de ilettiğini söylemişti. Çıkışa dek oldukça gergin bir şekilde zaman geçirmiştim. Doğu en eski dostumdu ve her kötü anımda kendimi onun yanında buluyordum. Onun kötü anlarının sonunda da sığınacağı liman olmayı elbette istiyordum. Neden bana sorunlarından bahsetmemişti? Ona yardım edebileceğimi düşünmüyor muydu yoksa?

Basamakları antrenman öncesi vakit kazanmak için hızlı bir şekilde iniyordum. Okul çıkışını biraz geçmiştik ve koridorlar bomboştu. Koşturarak spor salonuna girdiğimde ponpon kızlardan henüz eser yoktu ve biraz ilerdeki soyunma odalarının önünde olan koltukta oturan Doğu'yu görünce rahatlamıştım.
Ona doğru ilerledim. Yanına oturup çantamı kenara çıkardıktan sonra ilk yaptığım şey ona sarılmak olmuştu.

"Beni korkutuyorsun Doğukan."

Birkaç saniye sonra karşılık vermişti. Başını omzuma yasladı ama çok durmadan geri çekildi. "O nedenmiş?" Şimdi de hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu.

"Son birkaç gündür ne kadar uzaklaştık, farkında değil misin? Eski halimizi özlüyorum. Yüzünden düşen bin parça, hoş yüzünü de çok göremiyoruz ama neyse."

"Meşgul oluyorum biraz." Ağzında gevelediği sözlerin inandırıcılığı yoktu.

"Sorun ne? Anlat bana, ben sıkılmadan bunalmadan dinlerim seni. İzin ver bende senin yanında olayım."

Omuzlarını düşürdü. "Zafir hakkında ne düşünüyorsun Havin?"

"Zafir mi?"

Başını salladı. "Son günlerde epey yakınsınız. Sina'nın Afra'ya yakınlaşmasını saçma buluyorduk ama şimdi düşünüyorum da asıl garip olan sizsiniz. Aranızda bir şey mi var?"

Kaşlarımı çattım. Gözlerimi kısa bir anlığına kapatıp dediklerini anlamaya çalışıyordum ama yapabildiğim söylenemezdi. "Seni bu kadar mutsuz eden şey bu mu, anlamadım?"

"Sadece öğrenmek istiyorum."

Başımı iki yana salladım. "Tabiki öyle bir şey yok."

İkimizde karşımızdan fazladan birer kelime bekliyor gibi birbirimize bakakalmıştık. Onu tatmin eden bir cevap verememiş gibi hissediyordum. Bakışları bana inanmıyordu sanki.

"Ona ilgi duyuyorsun." dedi açıkca.

"Şu an bunu neden konuştuğumuzu anlayamıyorum."

"Hiç." Toparlandı. "Sadece kendimi anlatmaktansa senin yaşadıklarını konuşmak daha iyi geliyor, benim için endişelenme ortada ciddi bir mesele yok."

Kolunu tutup kalkıp gitmesini engellemeye çalıştığımda bakışları koluna düşmüştü. "Çalışman var sanırım, ben seni çok tutmayayım. Bir ara sen, Afra ve ben eskisi gibi bir araya geliriz."

Başımı salladım. "Buna ihtiyacım var."

Gülümsedi. Ayağa kalkıp gitmeye hazırlandığında arkasındaki soyunma odasının kapısı açılmıştı. İçeriden Zafir'in çıktığını görünce değişen yüz ifadesi fark edilmeyecek gibi değildi. İkisinin arasında her ne varsa bunu bir şekilde öğrenmeliydim. Bir araya geldiklerinde ikisi de tuhaflaşıyordu.

"Görüşürüz." Aramıza açtığı mesafeyi vazgeçerek geri kapattı ve eğilip saçlarımın üzerini öptü. Nedense içimden bir ses, bunu sırf Zafir bizi izliyor diye yaptığını söylüyordu?

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now