GAMZELERİ

475 40 2
                                    

Okul sonrası kendimi sahilde bulmuştum. Havalar hâlâ pek iyi değilken sahil havasının soğuğu ekstra hissediliyordu. Yine de buz tutmuş ellerimde kavradığım karton bardaktaki kahve, içimi biraz olsun ısıtmak için yeterliydi. İçmiyordum sadece ellerimi ısıtmak için almıştım, garip huylarım vardı.
Oturduğum bankta biraz daha gevşemeye çalışarak bacaklarımı ileriye doğru uzattığımda bankın boş ucuna bıraktığım telefonuma gelen bildirim sesiyle bakışlarım o tarafa döndü. Bir süre sadece bakmakla yetindim. Bakarken düşündüm, kim olabilir diye. Afra ya da Doğu'nun olmadığını biliyordum çünkü onlarla ayrılalı çok olmamıştı. Annemler miydi acaba?

İçimdeki umut yüzünden hevesle telefonuma uzansam da gördüğüm şey Zafir'in numarası olmuştu. Mesajı açıp gelen dosyaya tıkladığımda önüme çıkan araştırma sayfasıyla birlikte şaşırmadan edemedim. Hangi ara hazırlamıştı böyle bir ödevi? Daha dün araştırma kitaplarını kütüphaneden yeni almıştık.

Ben ödevi nasıl bir hızla yaptığını kendi içimde sorgularken başka bir mesaj daha gelmişti.

GÖNDEREN: KETUM ZAFİR
Kitapları bırakmak için gelmiştim ama evde değildin, yarın okulda verebilirim.

Elimi hafifçe alnıma vurarak yüzümü ekşittim. Uzun bir aradan sonra sahilde dolanmaya karar vermiştim ve tam da bugün Zafir'in evime gelesi mi tutuyordu?
Diğer elimdeki kahveyi banka bırakıp hareket ettirmekte zorlanmaya başladığım parmaklarımı telefonumun ekranında dolandırdım.

GÖNDERİLEN: KETUM ZAFİR
Olur.

Olur mu? Sadece olur mu diyecektim? Adam koca bir ödev hazırlamıştı ve ben sadece olur mu diyordum?
Bir süre daha bekleyip bir şeyler yazmak için uğraşmıştım ama denediğim tüm mesajları gönderemeden silmiştim. Onunla konuşurken kendimi ekstra kasıyordum çünkü daha önce kimseye mesaj atarken bu kadar düşünmemiştim.

Telefonu kapatıp cebime atarken oturduğum banktan kalktım ve daha fazla vakit kaybetmek istemediğim için etrafa dağıttığım eşyalarımı toparlayarak gitmeye hazırlandım. Şu ödeve benim de bir şeyler katma vaktim gelmişti, bütün gece ders çalışmak için bu kadar hevesli olacağımı hiç düşünmezdim.

Karton bardağı kenardaki çöpe atıp toparladığım çantamı koluma taktım ama gitmek adına attığım ilk adımımda karşı yoldaki arabayı fark etmiştim. Duraksamama yol açan arabayı daha önce gördüğümü biliyordum, çok uzak bir tarih değildi.
Dün akşam üzeri Zafir'le kütüphaneden dönerken önümüzü kesen arabayla aynı modeldi. Başta yalnızca benim öyle düşündüğümü sanmıştım ama tıpkı dün olduğu gibi arabadanın arka kapısı otomatik olarak açıldı. Benim bile haberim olmadan gerileyen adımlarımı takiben dünkü yaşlı adam arabadan inerken onun aklıma kazınan tuhaf tavrını üzerime alınmamak adına hareket etmeye yeltenmiştim ama üzerime attığı adımlarla birlikte burada olmasının sebebi olduğumu anladım.

Bekledim. Onun yanıma gelişini izledim. Benden ne istiyordu merak ediyordum.

"Merhaba Havin, nasılsın?"

Rüzgarın karşısına geçtiğim için dağılan saçlarımı umursamadan omuz silktim. "Ne istiyorsunuz?" İhtiyaç duyarak ismimi öğrenmiş olması üzerimdeki gerginliği arttırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Zafir buralarda değildi ki, ne işi olabilirdi benimle? Üstelik dün Zafir'in de ondan pek hoşlanmadığını anlamıştım.

Az önce kalktığım bankı işaret etti. Omzumun üzerinden arkama kısa bir bakış atıp banka oturmayı düşünsem de bu fikirden hemen vazgeçmiştim.
O ise beni umursamadan bedenimi geçmiş ve banka kuralarak konuşmaya kaldığı yerden devam ediyordu. "Seni dün Zafir'in yanında görmüştüm değil mi? Yanlışım varsa düzelt lütfen."

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin