FİNAL

637 37 11
                                    

Bazen, bazı kaldırımlarda yürürken o kaldırımda yürüdüğünüz geçmiş zamanlarınız gelirdi aklınıza. Özel olduğundan değil, sık olduğundan.
Her sabah okula giderken geçtiğim yollar artık bana o kadar farklı geliyordu ki sanki okulumu değiştirmişim gibi hissediyordum. Sanırım bu yollarda yürürken hissettiklerim yüzündendi bu fark. Eskiden bu kadar mutlu yürümezdim. Umudum olmazdı. Her gün bir öncekiyle aynı geçecek gibi gelirdi. Heyecanı hissetmezdim hiç. Ama artık hayatımda o vardı.

Antalya'dan dün gece dönmüştük. Bu hayatın sahibi oydu. Eskiden de böyle işlerin içerisinde olup ertesi gün okula gelmek zorunda kaldığı günler vardı, artık onu daha iyi anlıyordum. Okuldayken normal bir gençmiş gibi tek derdi öğrenci hayatını atlatmak değildi. Farklı olduğunu dışarıdan bakan biri dahi anlayabilirdi.

Karşıdan karşıya geçerek okul bahçesinin içerisine girdim. Köşede beni bekleyen arkadaşlarım geldiğimi görür görmez adeta üzerime koşmaya başlamışlardı. Afra, Doğu'dan daha hızlı sayılırdı. Yanıma gelip üzerime atlayarak bana sıkıca sarıldığında ona karşılık verip kıkırdadım. "Beni özlemiş gibisin."

"Elbette özledim. Son yaşananlar o kadar üst üste geldi ki, insan böyle normal günleri özlediğini hissediyor."

Haklıydı. Önce Önder'in beni kaçırması, sonra Zafir'in vurulması, cenaze ve en sonunda da Antalya işi çıkmıştı. Uzak kalmıştık. Bunu anımsadığımda ona daha sıkı sarılarak "Nasılsın?" diye sordum.

"Daha iyi."

Benden uzaklaştı. Bakışlarım Doğu'ya kaydı. Tek koluyla beni kendine doğru çekmiş ve fazla uzun olmayan sarılışının ardından benden uzaklaşmıştı.

"Dersten önce bir şeyler içelim."

"Olur ama öncesinde Zafir'i görsem iyi olacak. Sonra size yetişirim, olur mu?"

Etrafa bakınmaya başlamıştım bile. Bahçede o ya da diğerlerinden hiçbir iz yoktu. Otoparkı yokladığımda ise arabalarının burada olduğunu görmüştüm. Binanın içerisinde olmalıydılar.

"Olur, kantinde buluşuruz."

Yanlarından uzaklaştım. Okul binasına girip üst kata doğru ilerlediğimde neyseki çok geçmeden onlardan biriyle denk gelmiştim. Aslan koridorda boş boş geziniyorken ona yaklaşarak selam verdim. Ondan ileride duran diğerlerini sonrasında fark etmiştim.

"Günaydın."

"Günaydın Havin."

Biraz ileride Sina vardı. Pencerenin yanında ise Yafes duruyordu. Yakasındaki düğmeleri huysuz bir şekilde çekiştirerek açıyorken dönüp bana bakmıştı.

"Zafir nerede?"

Aslan, ayağını havada hayali bir taşa vuruyormuş gibi savurduğunda "Yüzüyor." dedi.

"Yüzüyor?"

"Futbol takımıyla antrenmanımız var, öncesinde ısınmak için biraz yüzmek istedi. Onu havuzların olduğu salonda bulabilirsin."

Başımı salladım. "Anladım, teşekkür ederim."

Adımlarım doğruca onların yanından uzaklaştı. Alt kata indim. Henüz etraf sakinken kimsenin dikkatini çekmeden pek de uğrak bir nokta olmayan yüzme salonuna girdim. En sondaki havuzdaydı. Koca salon yalnızca onun kulaç sesleriyle yankılanırken ses çıkarmadan o tarafa doğru ilerledim.
Havuzun sonuna kadar gitmişti. Beni fark etmesine izin vermeden çantamı çıkarıp sandalyelere bıraktım ve yere, havuzun ucuna, oturdum.
Ayağımdaki ayakkabıları çıkardım. Ardından çoraplarımı da çıkarıp ayakkabılarımın içerisine bırakarak çıplak ayaklarımı havuza soktum.

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now