ELİMDEN KAYAN İPLER

340 28 0
                                    

Yabancı bir evde, yabancı insanların içerisinde tehlikeli ve bir o kadar da gizli bir işin peşindeyken yapmamanız gereken tek bir şey vardı, yakalanmak.
Yakalanmamalıydık, bize doğru atılan adımların koridordaki sesini duyuyorken odanın farklı köşelerinde olan ikiliye baktım.
"Biri geliyor." dedim fısıldayarak. Onların da bildiğini biliyordum ama her ikisi de nefesini tutmuş birbirine ne yapacaklarını bilmiyormuş gibi bakıyorken bunu hatırlatmak istemiştim.

"Onu odaya alabilirsek etkisiz hale getirebiliriz." Diğer korumaya bakmıştım. Hâlâ baygın bir şekilde yerde uzanıyordu.

"Bizi gördüğü an diğerlerine haber uçurur." diye fısıldadı Sina.

"Sizi görmeyecek. Onu ben buraya getireceğim, sonrası sizde."

Yafes başını sallamıştı. Sina'ya doğru yaklaşarak birlikte kapının arkasına geçtiklerinde derin bir nefes alarak kapıyı araladım. Tam da tahmin ettiğim gibi dışarıdaki korumayla burun buruna gelmiştik. Çattığı kaşlarının altından bana şüpheyle bakıyorken "Lavaboyu yine karıştırdım galiba." dedim. Bunu yemeyeceğini biliyordum, benden şüphe etmesi için böyle bir yalan söylemiştim çünkü az önce arkadaşının bana yol göstereceğini bilen adamdı. Muhtemelen şu an zihninde arkadaşına ne olduğunu sorguluyordu.

Dışarıya çıkmaya çalıştığımda önüme geçerek beni durdurdu. "Bir saniye bayan."

"Bir sorun mu var?"

Kolumu tutup beni odaya doğru çektiğinde tam da istediğim şeyi yaptığı için ona minnettardım. "Hiçbir yere gidemezsiniz. Önce ne işler çevirdiğinizi anlatmanız gerekecek."
Beni doğruca odanın ortasına doğru götürdüğünde sesimi çıkarmadan onun tepkisini bekliyordum.
Çok geçmeden yatağın diğer tarafında, yerde, uzanan arkadaşını fark etti. Bakışları tekrar beni bulduğunda ise her şey için çok geçti. Kapının arkasından çıkan ikili doğruca iki kolunu tutmuş ve nereden bulduklarını bilmediğim koli bandıyla ağzını bantlamışlardı.

"Koli bandı mı?" dedim merakla. Sina bilmiş bir tavırla sırıttı. "Koli bandım olmadan operasyona çıkmam."

Adamın kollarını arkaya çevirerek bileklerini ve ardından onu yere oturtup ayaklarını da bantladılar. Sina, yaptığı küçük paketleme işlemine bakarak omuz silkti. "Eldeki malzemelerle bu kadar."

Yafes onlardan uzaklaşarak odayı aramaya kaldığı yerden devam ediyordu. Ona eşlik ettim. Çalışma masasının başına geçerek çekmecelere bakındım. Sina ise yerdeki diğer korumayı uyanma ihtimaline karşı tıpkı arkadaşı gibi paketlemekle meşguldü.

Uzanıp karıştırdığım birkaç çekmeceden bir şey çıkmamıştı. En sonuncusuna uzandığımda ise kilitli olduğunu fark eder etmez Yafes'e seslendim.

"Burada kilitli bir çekmece var."

Yafes birkaç adımda yanıma gelmişti. Eliyle çekmeceyi zorladı. Sina da işini bitirip gelmişti ama bir anahtara ihtiyacımız vardı.

"Anahtarı buralarda bir yerlerde olabilir, bulmalıyız."

"Vaktimiz yok." Yafes eliyle açamayacağını anladığında ayağını masaya yaslayarak bütün gücüyle çekmeceyi zorladı. Birkaç sefer çektikten sonra sonuncuyu daha güçlü çekmiş ve çekmecenin kilidini kırarak açmıştı.

"Anahtar falan... Ne gerek var tabi." diye mırıldandım.

Sina'yla karşılaşan bakışlarımızın ardından şaşkın bir sesle söylenmeye başlamıştı. "Zafir ve sendeki kol gücü beni bazen, çok küçük anlarda da olsa, dehşete düşürüyor."

Çekmeceyi açıp içerisindeki kağıtları masanın üzerine çıkardı. Her birimiz birkaç parçayı alıp göz gezdirsek de benim elimdeki kağıtlarda aradığım liste yoktu. Birkaç iş kaydı ve bir çift fotoğrafından ibaretti.

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now