AĞABEYİNLE YAPAMAYACAĞIN ŞEYLER

367 33 0
                                    

Kalktığımda saat neredeyse 10'a geliyordu. Odada yalnızdım. Karşımdaki yatağa bakıp kontrol etsem de gördüğüm tek şey oldukça düzenli olan yatak örtüsü olmuştu.
Dün gece onun banyoya girmesinin ardından yatağa uzanmış ve her ne kadar çıkmasını beklemeye çalışsam da uyuyakalmıştım.

Yataktan kalktım. Etrafı düzeltip banyoyu da kontrol ettiğimde odada yalnız olduğumu kesinleştirmiştim. Kıyafetlerimi değiştirdim ve dün üzerimde olan elbiseyi giyerek kalan eşyaları toplayıp odadan çıktım. Basamakları indiğimde ise onu beklediğim yer kesinlikle resepsiyonun önü değildi.
Tezgaha yaslanmış dün akşamki kadınla sohbet ediyorken benim indiğimi fark ettiğinde toparlanmıştı. Yanına doğru adımladım ama her adımımda üzerimde yoğunlaşan bakışların nedeninden habersizdim.

"Günaydın, herhangi bir istediğiniz var mı?"

Başımı iki yana sallayıp Zafir'e baktım. "Gidecek miyiz?"

"Aslan gereken şeyleri gönderdi."

Kadına dönüp teşekkür ettiğinde bende selam vererek vedalaşmıştım. Birlikte otelden ayrıldık ve kapının önündeki aracın kilidini açtığında yeni olan arabaya uzunca baktım.
Duraksayan adımlarımı "Hadi bin." demesiyle harekete geçirebilmiştim.

Ön koltuğa oturup emniyet kemerimi bağladığımda sürücü koltuğuna geçmiş ve arabanın önünde duran kağıt pakete uzanarak bana vermişti. Elimdeki diğer eşyaları arka koltuğa bıraktım ve verdiği paketi inceledim. Paketin içine baktığımda gördüğüm soğuk sandviç ve portakal suyuyla birlikte bakışlarım ona kaydı. "Aç değilim."

"Onları yemeden bu arabadan inemeyeceksin haberin olsun." Direksiyonu kırarak arabayı yola çıkardığında nihayet şehir sınırlarının içerisine gireceğimiz için rahat bir nefes almıştım. Elimdeki paketi aralayarak sandviçi çıkardım ama canım istemiyordu. Oysaki ikimizde dünden beri bir şey yememiştik, hatta ben sabah bana hazırladığı tostu yerken o yine aç durmayı tercih etmişti.

"Sen?" dedim sandviçten küçük bir ısırık alırken. İştahsız sayılırdım.

"Ben sen uyanmadan önce yedim bir şeyler." Gözleri yoldaydı. Ben uyanmadan Aslan'dan araba almak da dahil birçok şey yapmıştı anlaşılan.

"Okula gittiğimizde üzerindekiyle rahat edemezsen benim dolabımda giyecek bir şeyler var. Şifresi 2112."

"Okula mı gidiyoruz?" Saat çoktan okul saatini geçmişti ve şimdi yola çıktığımızı düşünürsek muhtemelen öğle arasında okulda olurduk. Buna gerek var mıydı emin olamasam da gittiğimize göre önemli bir işi olmalıydı.

"Öğle arasında maçım var. Seni eve bırakırdım ama yalnız kalmanı istemiyorum."

Yaslandığım koltuktan uzaklaşarak öne doğru eğildim. "Maçın var!" Tabi ya! Ponpon kızların grubunda konuşulanları şimdi hatırlıyordum. Tezahürat için çalışmaları tamamlamaktan falan bahsediyorlardı ama sakatlığım yüzünden onlardan ve okuldan epey uzaklaştığım için aklımdan tamamen çıkmıştı. "Yetişebilecek miyiz?"

"Yetişiriz sen elindekileri bitirmeye bak."

Tekrar arkama yaslandım. Onun dünden bu yana takımdan uzakta olduğunu düşününce muhtemelen motivasyonu yerlerde olmalıydı. Yetmezmiş gibi maçtan birkaç saat öncesinde de direksiyon sallıyordu.
Elimdeki sandviçe gömülerek sessizliğimi koruduğumda ara sıra yoldan ayırdığı bakışları bana dönüyor ve yiyip yemediğimi kontrol ediyordu.
Araba şehrin merkezine girene dek anca bitirebilmiştim. Sahil yolunu geçerek okula ulaştığımızda saat 11.34'dü. Yetişmiştik.

Otoparkın içinde durmuş ve ben inmeye hazırlanırken kapılarını kilitlemişti. Dönüp ona baktım. "İnmiyor muyuz?"

"Verdiklerimi bitirmeden inemeyeceğini söyledim."

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now