ONUN DALLARINDA KIRILAN KANATLAR

353 32 0
                                    

Duyduğum tıkırtılar her geçen saniye sesini artırırken bilincim açılmaya başlamıştı. Dün eve geldiğimde kendimi berbat hissediyordum ve bu da yetmezmiş gibi o psikolojiyle içtiğim birkaç kadehten sonra hiçbir şey hatırlamıyordum.
Gözlerimi araladım. Salondaydım. Koltukta uyuyakalmıştım, dün gece açık bıraktığıma emin olduğum televizyon kapatılmıştı. Karşımdaki koltukta olan tanıdık ceket ve paltoya bakınca kaşlarım çatıldı.

Annemler gelmişti.

Koltuktan sıçrayarak kalktım. Sesin geldiği yöne doğru ilerlediğimde çıplak ayaklarımın parkede herhangi bir ses çıkarmamasına özen göstererek koridorda ilerledim.
Annemin topuklu ayakkabılarının sesi ben koridorun sonundaki çalışma odalarına yaklaştıkça artıyordu. Gerçekten buradaydılar.

"Biraz acele etsek ve uyanmadan gitsek ya Demir."

Kağıt sesleri geliyordu. Ardından babamın sıkıntı dolu nefesini duymuştum. "İnan bana uğraşıyorum."

"Bize tonlarca sorusu var. Önder hakkında ciddi olduğumuzu düşünüyor olmalı."

"Öyle düşünüyorsa muhtemelen bizden umudu kesmiştir."

Konuşmalarını bölmek istememiştim. Başımı arkamdaki duvara yaslayarak saklanmaya devam ettiğimde bir süre daha dediklerini dinledim.

"Günü geldiğinde ona Önder'le çalışmadığımızı açıklarız, polisler bunu böyle yapmamızı istedi sonuçta onun adamı olmuş sayılmayız."

Gözlerim açılmıştı. Doğru mu duyuyordum yoksa annemler Önder'i kandırıyor muydu?
Dün Önder beni onlarla tehdit ederken zaten kendi adamları diye onlara bir şey yapmaz gibi gelmişti ama eğer Önder onların aslında polisle çalıştığını öğrenecek olursa ikisinin de başı büyük derde girerdi.
Polis demişken Zafir'in de olayların içinde olması aralarında bağlantı kurmamı sağlamıştı.
Önder'in evimize geldiği gün, anlaşma yapılırken bu yüzden beni oyalamıştı. Bu yüzden o anlaşmanın yapılmasına göz yummuştu ama beni rahatlatacak tek kelime bile etmemişti. Ailemin ellerimin arasından kayıp gittiğini düşünürken o bana tek bir açıklama dahi sunmamıştı.

"Ya Önder bir kere daha Havin'in karşısına çıkacak olursa? Ona gerçekleri anlatacak diye ödüm kopuyor." Önder'in dahi bildiği ama benim bilmediğim ne vardı?

"Merak etme, bunu Zafir'le uzun uzun konuştuk. Havin'i ona emanet ettik, ona sahip çıkacaktır." Bir puzzleın son parçasının kalan son yere oturuşu gibiydi zihnimde yankılanan bu kelimeler. Acı veriyorlardı, anlam kazanmaya başladıkları ilk saniyeden itibaren burnum sızlamaya başlamıştı ama ağlamamayı başarmıştım. Sanırım.
Artık her şey daha netti. Zafir için ben buydum. Ona emanet edilen. Ailemle bir işi vardı, Önder konusunda birbirlerine yardım ediyorlardı ve arada kalan bana ise yine bir bakıcı tutulmuştu. Bu yüzden kimse açıklama yapmıyordu, bu yüzden sürekli birileri oradan oraya itilmeme sebep oluyordu. Anlamıyordum çünkü anlamamı istemiyorlardı.

Zafir için biraz olsun değerli olmak istemiştim. Onun hayatında gerçekten Havin olarak var olmak, yanında durabilmek... Falan filan.
Yanında duramazdım çünkü yanıbaşı fazla kalabalıktı. Onun hayatından içeriye adımımı dahi atamıyordum çünkü o kendi hayatından çıkmış etrafı düzenlemeye almıştı. Her şeyi kendi yönetiyordu, öyle ki benim hayatıma bile girmişti. Ben onu tanımazken hatta hakkında aklımda binlerce soru varken o benim hakkımda belki de benim dahi bilmediğim şeyleri biliyor, günlerdir görmediğim ailemle benden çok konuşuyordu. Bu adil değildi.

Adımlarım geldiğim gibi sessiz bir şekilde kapılarından uzaklaşırken odama uzanan basamakları çıkmaya başlamıştım. Bakışlarım net değildi. Gözlerimi ovuşturarak gözyaşlarımı bir kenara ittim.
Odama girdim ve komidinin üzerinde duran telefonuma uzanarak gelen mesajları yokladım.
Afra ve Doğu'yla olan grubumuzdan birkaç mesaj vardı ama asıl ilgimi çeken yabancı numaradan gelen mesaj olmuştu.

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now