GERİ ÇEKİLME

378 33 0
                                    

Yabancılardan uzak durmak her çocuğun ilk kuralı olmuştu. Bağlanmak bir yana onunla konuşmak bile yasak olmalıydı bana. Bilemezdim. Beni böylesine yaralayabileceğinin, ona bu gücü verdiğimin farkında dahi değildim ama dünden sonra kendimi oldukça kötü hissediyordum. Olanlardan sonra o ve Hazal'ı odasında konuşurken duyduğumdan beri benden rahatsız olduğunu bilmek tuhaf bir şekilde içimde bir yerlerde beni mahveden o ateşi harlıyordu.
Sırf bu yüzden bütün gün onu görmemek için sınıftan dışarıya çıkmamıştım ama kaderin cilvesi öyle vurdumduymazdı ki günün son dersi biyolojiydi.
Onunla aynı sırayı paylaşmamak için apar topar labaratuvar sınıfına girsem de yine en son gelenlerden biri bendim.
Geç kalmıştım, geçen hafta oturduğumuz sırada oturan Zafir'i görünce sertçe yutkunarak etrafa bakındım. Çoğu sıra doluydu ve onun yanına oturmaktansa yabancı birinin yanına oturmak daha iyi bir fikir gibi geliyordu. Bu yüzden adımlarım başka bir sıraya doğru ilerlemişti.
Daha önce görmediğim bir çocuğun yanına oturup sessizliğimi korumaya başladığımda öğretmen içeri girerek selam verdi.
Böylece ders başlamış oldu ve bundan sonra da sınıf uzun bir süreliğine sessizliğe gömüldü.

Derse odaklanabilmiştim. Kendimi yalnızca tek bir şeye kilitlediğimde zaman da hızlı geçiyordu. Not tutarak işlenen konuyla ilgili zihnimdeki soru işaretlerini giderdiğimde ise zil çalıyordu. Eşyalarımı toplayarak ders kitabımı kolumun arasına aldım ve çantamı tek omzuma takarak ayağa kalktım. Sınıftakiler yavaş yavaş sınıftan çıkmaya başlamışlardı bile. Ayağa kalktığımı görür görmez Zafir'de sırasından kalkmış ve önüme geçerek yolumu kesmişti.

"Ne yapıyorsun?" dedim etrafa bakmaya çalışarak. Kimseyi göremiyordum ve sanki tek yolum o gibi karşımda öylece duruyordu.

"Asıl sen ne yapıyorsun?" Kaşlarımı çattım. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda onunla göz göze gelmekten çekiniyordum ama yeşillerinin hedefi olmuştum bir kere.

"Hiç." Omuz silktim. "Aslında denk gelmişken ödevi bitirdiğimi söyleyeyim. Dün gece hallettim, sana atarım ve sen de kontrol ettikten sonra öğretmenle paylaşırız. Kütüphaneden aldığımız kitapları da bu sabah bıraktım."

"Kes şunu." dedi bahsettiğim konudan hoşlanmadığı için yüzünü ekşiterek. "Benden mi kaçıyorsun sen?"

Dudaklarımı büktüm. "Bu nereden çıktı?"

"Havin..." dedi uyarı dolu sesiyle.

Pekala reddetmeyecektim çünkü şu ana kadar onunla sürekli uğraşan bendim. Başındaki belalar konusunda da bir şeyler öğrenmek için onu sıkıştırmıştım. Öğrenmemem gereken sırlarını öğrenmiştim. "Sadece seni çok sıkıştırdığımı düşünüyordum, bu yüzden buna son vermek istedim."

"Bu ne demek oluyor?"

"Önder konusunda peşinde dolanmayı bırakacağım demek oluyor, bundan rahatsız değil miydin?"

Sınıfın kapısı kapanmıştı. Artık kimse kalmamıştı ve onunla bu koca sınıfta yalnız kalmak, bir de karşısına geçip belki de aramızda olan alakasız ilişkimizi kesecek olduğumu söylemek fazlasıyla zordu.

"Rahatsız değildim." dedi. Ensesindeki saçları karıştırarak etrafa bakındı. Kaçacak bir cevap bulmak istiyordu, gözlerindeki yabancılığı nasıl olacak da bana tanıdık kılacaktı merak ediyordum. Belki de cevap oldukça basitti, kılamayacaktı.

"Timuçin nasıl oldu?" dedim ona o günü açık açık hatırlatırken, onları duyduğumu anlamayacak bir adam değildi. Şimdiye kadar zekasının ölçüsüne sık sık şahit olmuştum.

"İyi. Daha iyi."

O gün onun da yaralandığını biliyordum. Bakışlarım kısa bir anlığına omzuna kaysa da Hazal'ın o odadayken ve onunla konuşurken omzuna sardığı sargı bana onun kapattığı yarayı hatırlatıyordu.
O yara bandını ben takmamıştım, takmak istesem de buna fırsatım olmamıştı çünkü Zafir hiçbir zaman onun sınırlarından içeriye girmeme izin vermemişti. Canımı yakan buydu. Karşılığı yoktu. Zafir'in hayatı çok doluydu ve ben hayatının kıyısına dahi sığamıyordum.

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now