DOKUZ'DA TUTSAK

437 31 6
                                    

Sabah kalktığımda ilgimi ilk çeken şey evdeki derin sessizlik olmuştu. Normalde de sessizlik içinde kalmaya alışkındım ama hayatımın son günlerinde fazladan ses duymaya alışmış biri olarak bu derin sessizlik hissedilebilir cinstendi. Yataktan kalkıp dün herkesin burada olduğunu düşünerek alt kata indiğimde aşağıda kimseyi bulamamıştım. Evde tamamen yalnız olduğuma emin olduğumda odama dönmüş ve kısa bir duş alarak yeniden aşağı inmiştim.
Haftasonuydu. Aklımda birkaç gündür olan fikirleri gerçekleştirmek için can atsam da bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında olarak kararsız bir bekleyiş içindeydim. Bu yüzden düşüncelerim arasında boğuşarak geçirdiğim saatler içerisinde akşamüstünün olmasını ders çalışarak beklemiştim. Önder konusunda Zafir'e karışmamam gerektiğini bir şekilde öğrenmiştim ve bu konuda onun yanında istenmediğimi biliyordum. Bu yüzden Zafir her ne kadar karşı çıksa da Önder konusunda kendi kendime bir çabaya girecektim. Ailemle arasında olanlar hâlâ neden ibaretti, bilmiyordum.

Hava karardığında üzerime ceketimi aldım ve botlarımı giyip dışarı çıktım. Kapımın önündeki polis arabası beni tedirgin etmeye yetiyordu. İnsanlar benim yüzümden tehlikedeydi ve ben hiçbir şey yapamadan evimde öylece bekliyordum.

Çalışan görevlilere selam vererek yanlarından ayrıldığımda evden ayrıldığımı Zafir'in öğrenmesi an meselesiydi. Bu yüzden fazladan vakit kaybetmek istemiyordum, yoldan çevirdiğim taksiye binerek gitmek istediğim yerin adını verdim. "DØKUZ."

Önder'in mekanına gitmek hiç mantıklı değildi biliyordum ama oradaki kimsenin beni tanımadığını biliyordum. Önder de orada benim geleceğimi bilerek durmadığı için bunu fırsat olarak değerlendirmek istiyordum. Hem olur da karşı karşıya gelirsek bana ulaşmak için girdiği bu ekstra çabanın nedenini öğrenebilirdim belki.

Taksi durduğunda gereken ücreti ödeyerek araçtan indim. Ayak bileğim daha iyiydi, bu sabah duştan sonra doktorun verdiği kremleri kullanmıştım ve sanırım işe yaramışlardı. Dar bir sokaktaydım artık ve bu sokak o gece Turgut Karanlı'nın üzerimdeki iğrenç baskısını anımsatmıştı.
O gece yaşananlar yeniden aklıma gelirken daha fazlasını yaşayacağımı bile bile mekanın girişine yöneldim. Kapıdaki korumalar hiçbir şekilde bana engel olmamış, önümü açarak geçmeme izin vermişlerdi. İçeri girer girmez mekandaki sigara ve alkol kokusuna yüzümü ekşiterek karşılık verdim. Her zaman hızlı sarhoş olan biri olmuştum ve hafif içkiler dışında böyle mekanlarda satılan şeyler midemi bulandırıyordu.

Mekandaki iri yarı adamları geçerek ne aradığımı bilmeden etrafa bakındığımda Önder'in en azından burada bir odası ve o odada da öğrenebileceğim detayların olacağını düşünüyordum. Öyle bir oda olsa o gece burada Zafir ve diğerleri varken işler daha kolay olurdu diye geçirdim içimden. Sanki düşündükçe aklımdakiler daha da zor bir hâl alıyordu.

Üst kata çıkan basamakları gözüme kestirdiğimde o gün Aslan'la birlikte oraya çıktığımı hatırlamış ve bir şey olmadığını düşünerek bu sefer aşağı inen basamaklara bakınmıştım. Ayaklarım bir yandan ilerlerken diğer yandan da dans pistine girmiştim.

Kalabalığın içinde kaybolduğumda hareket etmek istediğim yönün aksine doğru itiliyordum. Etrafımı saran insanların arasında kayıp giderken önüme çıkan orta yaşlı adamın beni kolları arasına aldığını hissettim. "Selam."
Hangi ara bana yaklaştığını anlamazken onu itmeye çalıştığımda neyse ki kolları gevşemiş ve beni serbest bırakmıştı.

"Benimle konuş ki güzel bir gece geçirelim güzelim."

"Sana bunu düşündüren ne?" diye yapabildiğim kadar bağırdım. Müziğin sesini aşan sesimi duymuş ve kaşlarını çatmıştı. "Hepimiz ne için buradayız sanıyorsun? Biraz eğlence ve biraz seks."

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now