İLGİYE AÇ, ZAFİR İHTİYAÇ

354 31 0
                                    

Gözlerimi açtığımda kendimi Zafir'in odasında bulmuştum. Devasa pencerelerden dışarısı karanlık görünüyordu. İsteksiz bir şekilde oturur pozisyona geçip sırtımı yatak başlığına yasladığımda başım deli gibi ağrıyordu. İçimdeki boşluktan ise bir süreliğine söz etmek dahi istemiyordum.

Üzerimdeki ıslak kıyafetler çıkarılmıştı. Bunu yapanın Zafir olduğunu tahmin etmek bile yanaklarımın kızarmasına yol açarken saçlarım hâlâ nemli görünüyordu. Yataktan kalktım ve çıplak ayaklarımın parmak uçlarına basarak biraz ilerdeki masanın üzerinde duran kıyafetlerime yaklaştım. Ceketimi arayıp bulduğumda ceplerini yoklamış ve aradığım CD'yi bulunca rahat bir nefes almıştım.
Bunun canımı daha fazla yakacağını hissetsem de olayları sonuna dek öğrenmek istiyordum.
Sırt çantamı aradım, koltuğun yanında olduğunu görüp içerisindeki laptopı aldım ve yatağa geri döndüm.

Yorganı bacaklarıma örtüp bilgisayarı açtım ve CD'yi taktım. Üzerinde 4 Aralık 2002 / 1. Randevu yazıyordu.
Açılan ama başlamadan önce durdurduğum için görünen siyah ekrana diktiği gözlerim, ekranın yansımasından kendimi görmemi sağlıyordu. Bu muydum ben? Gördüğüm bu güçsüz kız mı? Bu Havin mi?

Derin bir nefes alıp oynat tuşuna bastım.
O saniyeden sonra tuttuğum nefesimi bırakacak gücüm dahi kalmamıştı. Direkt başlayan bir videoydu. Ekranda annem vardı. Oldukça genç görünüyordu. Aynı zamanda yüzündeki umutsuzluk dikkat çekiciydi.

İlk önce yabancı bir kadın sesi konuşmaya başlamıştı. İçinde bulundukları odadan anlamıştım, bir psikolog seansıydı.

"Bugün hava nasıl Serap Hanım?"

Annemin ruhsuz bakışları kameraya döndü. Sonra da kadının sesinin geldiği ama kameranın görmediği yere baktı. "Hep böyle mi başlıyor cidden?"

Kadın güldü. "Sadece sesinizi duymak istemiştim, geldiğinizden beri tek kelime etmediniz. Bu bizim ilk tanışmamız ve hakkınızdaki her şeyi eşinizden duydum."

Elleriyle oynuyordu. Ne zaman bir şeylere cevap vermek istemese bunu yapardı. Oturduğu sandalyeden kalkıp gitmek istediğini hissedebiliyordum.

"En azından bir şeyler biliyorsunuz."

"Evet, neyse ki eşiniz sizin kadar içine kapanık değil. Bir kızınız olduğunu söyledi, onun için buradaymışsınız."

Yutkundum. Duyduklarından sonra annemin gözlerinin içi parlamıştı. Ekrandaki kadın gerçekten benim annem miydi?
CD'nin üzerinde yazana göre ben tam da bir aylıkken çekilen bir kayıttı. Benden bahsediyor olmalıydılar.

"Evet, Havin." dedi annem derin bir iç çekerken. Hemen ardından ise kadından onaylamayan bir ses geldi.

"Hayır Serap Hanım, Havin'den bahsetmiyorum. Yeni doğan kızınız hakkında konuşmak istiyorum."

Annemin yüzü düştü. Gözlerindeki parlama bir daha gelmemek üzere kaybolurken eminim ki gözyaşlarım yüzünden bu sefer benim gözlerimin içi parlıyordu. Yine de ekranı izlerken dudaklarımdaki basit tebessümün varlığını korudum.

"O..." Başını eğdi. Gözlerini kaçırarak altındaki kalem eteğin aslında üzerinde olmayan tozları temizlemeye çalıştı. "O, hiç susmuyor."

"Nasıl yani?"

"Çok ağlıyor, sürekli. Geceleri uyumuyor, her daim aç sanki. Sıkıldım ondan. Dayanamıyorum. Bazen keşke..."

Yutkundu. Bakışlarını kaldırıp kadına baktı. "Keşke böyle yanlış bir zamanda olmasaydı diyorum. Havin'i kaybedeceğimi bilseydim, ona hamile kalmayı hiç düşünmezdim."

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now