ORMANLARA DOKUNMAK

422 31 0
                                    

Sabah uyandığımda kısa bir anlığına da olsa nerede olduğumu anlamadığım olmuştu.
Tavana bakarak geçirdiğim saniyelerin ardından dün gece Zafir'in evine geldiğimi ve artık bir süreliğine de olsa burada kalacağımı hatırlayıp üzerimdeki yorganı kaldırdım ve banyoya girerek yüzümü yıkadım. Odaya geri döndüğümde yatağı hızlıca toparlamış ve aşağı inen basamaklara yönelmiştim.

Bugün okul günüydü. Zafir'in benden önce uyandığını düşünüyordum ama üzerimi değiştirmeden önce geç kalmamak için bunu kontrol etme gereği duymuştum. Belki de tamamen onu görmek istememden kaynaklıydı.

Merdivenlerin bitimindeki salondan içeriye başımı uzattığımda herhangi bir hareketlilik görememiştim.
Mutfakta olabileceğini düşünerek arkama döndüğümde ise karşımda gördüğüm bedeniyle birlikte küçük bir şok geçirdim.

"Günaydın."

Kısık bir sesle "Sana da." diye söylenirken önünde bulunduğum salondan içeri girmişti. Ben mi yanlış görüyordum yoksa onun üzerinde takım elbise mi vardı? Okula gideceğimizi sanıyordum.

"Okula gitmeyecek misin?" Salona girip onun adımlarını takip ederken koltuğun üzerindeki elbiseyi görmüştüm. Kırmızı, oldukça hoş görünen kumaş parçasını görünce aklıma gelen ilk isim Hazal olmuştu. Onu mu bekliyordu, birlikte mi gideceklerdi yine? Aklımı doldurmaya başlayan türlü türlü sorulara karşılık içimdeki öfkeyi bastırmaya çalışırken ondan cevap bekleyen bakışlarımı elbiseden yüzüne çevirdim.

"Gitmeyeceğiz." dedi.

"Biz?" Kaşlarımı kaldırmış, inanmaz gibi yüzüne bakıyorken başını salladı. "Hazırlanman gerekiyor, hâlâ istiyorsan tabi. Sonra sana bilmen gerekenleri söyleyeceğim. Diğerleri olmayacak, sadece sen ve ben."

Ağzım açık kalmıştı. Bunu fark ettiğimde dudaklarımı birbirine bastırarak koltuktaki elbiseye uzanmıştım. Fikrini değiştirmeden hazırlansam iyi olurdu.

"Hemen hazırlanıyorum."

Salondan ayrılıp üst kata çıktım. Kapıyı örtüp banyoya girerken ondan böyle bir karşılık aldığım için neredeyse heyecandan çığlık atacaktım.
Bunun birçok anlamı vardı. Beni hayatına nihayetinde kabul ettiğinin simgesi bile sayılabilirdi.
Bütün o kargaşanın içinde yer edinebilmek için çok uğraşmıştım ve o tam da ben pes ettiğimde bana bu teklifi sunuyordu. Reddedemeyecek kadar istiyordum.

Üzerimdeki pijama takımını çıkardım. İç çamaşırlarımla kaldığımda elbiseye alıcı gözüyle bir kere daha bakmıştım. Oldukça hoş görünüyordu. Bacaklarımdan geçirdiğimde ise dizlerimin biraz üzerinde bitmişti. Etek kısmı dar değildi ama bele oturduğu için üst kısım bedenimi tamamen sarmıştı. Kalın şeritler halinde omuzlarımdan geriye giden askılar, sırtımın bir bölümünü açıkta bırakarak son buluyordu.

Kırmızı konusunda kararsız kalsam da elbisenin detaylarını daha fazla incelemeden hâlâ dün geceden nemli olan saçlarımın aralarını ördüm.
Makyaj konusunda fazla üşengeçtim ama bana böyle bir elbise verdiğine göre özenmem gereken bir yere gidiyor olmalıydık, henüz bir açıklama duymasam da makyajsız olmaktansa dudaklarıma kırmızı bir ruj sürerek elbiseyi tamamlamıştım.

Banyodan çıktım. Yanıma herhangi başka bir eşya alma ihtiyacı duymamıştım. Basamakları bitirip aşağı indiğimde mutfaktan gelen sesleri takip ederek Zafir'i görmeyi bekledim. Oradaydı. Tezgahın önünde durmuş, kahve makinesiyle küçük bir münakaşaya girişmiş gibi görünüyordu.
İçeriye adımladığımda masanın üzerindeki tostu yeni fark ediyordum.
Kahve fincanıyla birlikte bana doğru döndü. Bakışları bir süreliğine üzerimde takılı kalsa da ona bakıp kendimi utandırmak istemiyordum, biraz fazla özenilmiş bir görüntüye sahip olduğumun farkındaydım ve buna kesinlikle alışkın değildim.

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now