İYİ GECELER YEŞİL GÖZLÜ DEV

388 29 0
                                    

Önümdeki test kitabının sayfalarını gelişigüzel bir şekilde çevirirken oturduğum yemek masasında girmediğim şekil kalmamıştı. Okuldan eve döndüğümden beri ders çalışıyordum. Zafir'in evinin mutfağındaydım ve anlamaya çalıştığım sorular, mücadele ettiklerim ve çözdüklerim olarak ikiye ayrılıyordu. Derslerden uzaklaşmak hiç de işime gelmemişti. Sınavımız yaklaşıyordu ve bu süreçte bildiklerimi unutmak isteyeceğim en son şey bile değildi.

Biraz ilerdeki kapıdan içeriye giren bedeni fark ettiğimde toparlanarak oturduğum yerde dikleştim. Elimdeki kalemi kitabımın arasına koyarak onu izlemeye koyuldum. Tezgaha ilerlemişti. Kahve makinesinin düğmesine bastığında elimi masaya koydum ve yüzümü avuç içime yaslayarak bütün dikkatimi ona verdim. "Sen de ister misin?"
Bakışları bana döndü. Başımı iki yana salladım.

Hazırladığı fincanla birlikte yanıma gelip başıma dikildiğinde gözleri önümdeki test kitabında dolanıyordu. Ben ise hâlâ onu izliyordum. Hemde başımı kaldırmış bir şekilde. Bu gidişle boynum tutulabilirdi.

"İki tarafı da denklemeyi dene."

"Ne?"

Elini kitabımın üzerine koydu. "Buraya bak Havin."
Başımı isteksizce kitabıma çevirdim. Çözemediğim bir soruyu işaret ediyordu. "Denklemin iki tarafına onları eşitleyecek sayılar ver."

Başımı sallayıp kalemime uzandım. O sırada çalan kapı yüzünden benden uzaklaşmış ve mutfaktan ayrılmıştı. Soruyu dediği gibi çözmeye çalışırken kulağım kapıdaydı. Cevap dediği gibi yapınca oldukça kolay bir şekilde çıkmıştı ama etraftaki sessizliği hissedince daha fazla duramamış ve yerimden kalkarak mutfak kapısından dışarıya başımı uzatmıştım. Aslan ve Sina gelmişti. İkisi de siyahlar içerisinde oldukça garip görünürken Zafir'in de siyahlara büründüğünü yeni fark ediyordum.

"Bir yere mi gidiyorsunuz?"

Mutfaktan çıktım ve onlara yaklaştım. Zafir elindeki kahve fincanını bana verdi ve ceketini giyerek başını salladı. "Geç olmadan gelirim." Yaptığı açıklamalar her ne kadar yetersiz olsa da hiç yoktan iyiydi.

"Nereye?"

Sina'nın "Bu hiç içime sinmiyor." dediğini duydum. Önden çıkarak evi terk ettiğinde ondaki bu huysuzluğun nedenini Aslan açığa çıkarmıştı.

"Afra'nın babasının ipini çekeceğiz. Ondan, herkes biraz gergin."

Duyduklarımdan sonra bende kötü hissetmiştim. Bakışlarım hızla Zafir'e dönse de aklımdan geçenleri anlamış gibi başını iki yana salladı. "Sen burada kalıyorsun."

"Afra mahvolacak."

"Hiçbir şey olmayacak, Sina yanında."

Alayla güldüm. Sesim ister istemez yükselmişti. "Onu kandıran adam mı? Evet kesinlikle iyi hissettirecektir (!)"

Aslan gerilmeye başladığımızı hissedince "Dışarıdayım." diye kısa bir açıklamada bulunmuş ve tıpkı Sina gibi çıkıp gitmişti.
Benim ise hâlâ bütün dikkatim karşımdaki adamdaydı. Beni de yanlarında götürebilirlerdi. Hiçbir şey yapmaz yalnızca Afra'yla ilgilenirdim.

"İkisinin de konuşmaları gerekenler olacaktır. Onlara biraz zaman ver."

"Sina da bu konuda böyle düşünüyor mu, onunla ilgili aklından geçen samimi bir şeyler var mı?" Başından beri hep buz gibi bir adam olmuştu. Şimdi samimi olup olmadığını bilmeden onu Afra'yla yalnız bırakmak istemiyordum.

Bana doğru yaklaştı. Ellerimi omuzlarıma koyup yüzüme ilgiyle eğildiğinde çatık olan kaşlarım gevşedi. "Seni bu şartlar altında hiçbir yere götürmeyeceğim çünkü neyle karşılacağımı ben dahi bilmiyorum Havin. Afra'yla daha sonra konuşursun, seni anlayacaktır. Kendini suçlu hissetmen ya da eksik görmen gereken bir şey yok."

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now