ANTALYA

349 32 7
                                    

Nihayet geri dönmenin haklı heyecanıyla... 🤍🐞

Oturduğum koltukta sessizce durmuş etrafımda olup bitenleri izliyorken ortam hiç olmadığı kadar gergindi sanki. Salonda esen soğuk rüzgarları bir tek ben hissediyordum sanırım. Diğerleri normal bir şekilde Önder hakkındaki sohbetlerine devam ederken Hazal ve benim aramdaki gerginlik elle tutulur cinstendi. Hatta dokunulsa aramızda bir elektrik dahi açığa çıkabilirdi. Diğerleri de bunun farkında olsa da ses çıkarmayıp bizi kendi halimize bırakmayı tercih etmişlerdi.
Zafir'in sahte ölüm haberinden sonra Hazal'ın hakkımdaki düşüncelerinin hepsini öğrenmiş olmuştum. Benden nefret etmekle kalmıyor, beni suçluyordu. Onun gözünde yok sayılması gereken bir insandım. Aralarına hiç girmemem gerekiyordu belki de ama Zafir ilk defa bu sabah beni işleri için aralarına almaktan bahsetmişti. Bunca zamana karşılık ilk defa onlardan biri olabilecekken bunu da Hazal'ın mahvetmesini istemiyordum.

"Büyük bir kutlama olacak, Antalya'daki adamlarının çoğu orada olur ama bizi tanıma ihtimali bulunanlar buradalar. Sıkıntı olmadan, tereyağından kıl çeker gibi halledeceğiz." Aslan'ın sesi nihayet bu işe bir son verebilecekleri için fazla heyecanlı çıkıyordu. Koltukların arasında ayakta durmuş Yafes'le Zafir'e dönükken oturduğum tekli koltukta hafifçe kıpırdandım. Tam karşımda duran Hazal ise bana kötümser bakışlar atarak araya girmişti.

"Pekala bizim tam olarak ne yapmamız gerekiyor?"

Pencerenin önünde duran Sina elinde çevirip durduğu araba anahtarıyla oynamaya devam ederken omzunu yasladığı camdan ayırarak ilgisizce dışarıyı seyreden gözlerini içeriye çevirdi. "Verilen partiye katılacağız. Aralarına sızdıktan sonra Önder'in Antalya'daki adamlarıyla imzaladığı yeni işleri öğreneceğiz. O işleri öğrendikten sonra da Önder'i suçüstü yakalamak emniyet için çocuk oyuncağı olacak."

"Bunun için bu kadar kalabalık gitmeye gerek var mı? Fazla ilgi çekmez miyiz?"

Bakışları yeniden beni bulduğunda aslında onu gelmesiyle rahatsız eden kişinin ben olduğum ortadaydı. Bunu diğerleri de biliyor olsa da o açık konuşmadıkça onlar da açık açık bir şey diyemiyorlardı. Gözlerimi kaçırarak saklanmak ister gibi koltuğa iyice gömüldüğümde Hazal karşımda bir zafer kazanmış gibi dikleşmişti.

"Yalnızca birkaç kişi gitse, davete daha kolay sızarız ve sorunsuzca istediğimiz belgelere ulaşırız."

Haklıydı belki de. Başımı elime yaslayarak onun karşısında yok olmayı diliyorken araya karışan güven verici sese tutunmak istedim. Zafir sanki Hazal'la aramda olan bitene bir nokta koymak ister gibi oturduğu yerden kalkmış ve net bir sesle konuşmuştu. "Herkes geliyor, herkese ihtiyacımız olacak. Hadi, uçağı kaçırmadan çıkalım artık. Planı Antalya'ya inince detaylarıyla anlatacağım."

Herkes ayaklandı. Hazal sanki bu konuda Zafir'e kızgınmış gibi önden çıkmıştı. Yafes de onu takip ediyordu. Ardından Aslan ve Sina da çıktığında yerimden yeni kalkıyordum. Zafir'in beni beklediğini anladığımda kararsız olan hareketlerimi hızlandırdım.

"Hazal haklı olabilir, gelmeme gerek var mı bilmiyorum."

Yanına yaklaşarak birlikte salondan çıktığımızda diğerlerini takip ederek dışarıya çıkıyorduk. Beni izlediğini hissetsem de yüzüne bakmamayı tercih ederek kapının önünde durduğumda diğerlerini kontrol ettim. Üç araba hazırdı. Aslan ve Sina birlikteydi. Hazal'da Yafes'in arabasına binmişti. Bakışlarım tanıdık siyah araca döndüğünde elimi tutmuştu. Beni kolunun altına alarak hiçbir şey demeden arabasına doğru ilerlettiğinde adımlarına eşlik ettim. Bazen cevap vermesine gerek kalmıyordu.

Ön koltuğa oturup emniyet kemerini taktım. O da bindikten sonra sırayla yola çıkmıştık. Küçük bir konvoy oluşturmuş havaalanına doğru gidiyorken yanımızda eşya dahi yoktu. Zafir bunu orada halledeceğini ve gerek olmadığını söylemişti.

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERWhere stories live. Discover now