KIRMIZI GÜL

421 34 0
                                    

Kaçıp saklanabildiğim tek yer uykularımdı. Gerçeklikten biraz olsun uzaklaşmak bazen gerçekten de üzerime üzerime gelen olayların arasından sıyrılmamda yardımcı oluyordu.

Zafir'in beni evime bırakmasının ardından birkaç saat geçmişti. Saat okul çıkışına yaklaşıyordu ama henüz okulun dağılmadığını biliyordum.
Eve gelir gelmez soğuk bir duş alıp doğruca salona inmiştim. Henüz saçlarım kurumadan uykuya dalmış, çok geçmeden kalkmıştım. Mideme birkaç lokma girmesi için mutfağı karıştırdığımda ise evden pek de iştah açıcı şeyler çıkmamıştı. Biraz mısır gevreği yemiş sonrasında elimde kütüphaneden aldığımız kitaplar olmasa bile biyoloji ödevi için araştırma yapmaya başlamıştım. Zaten ilk haftadan büyük bir kısmını Zafir nasıl olduğunu anlamadığım üstün bir hızla tamamlamıştı. Yan gelip yatmak istemediğim için çabalasam da bir süre sonra bilgisayar ekranına bakmaktan sıkılıp kalan kısmı kitaplardan tamamlamayı umarak ödev yapma işini de bitirmiştim. Şimdi ise Afra ve Doğu'yla konuşup biraz kafamı dağıtıyordum.

Bacaklarımı ilerideki masaya uzatmış karşımdaki boş duvara bakıyorken gelen mesajların sesi kesilmişti.
Bir süre kendimi boşlukta hissediyorken çalan zil sesiyle ayaklarım hızla masadan aşağı indi.
Hareketimden sonra gelenin kim olduğunu sorgulamıştım.

Annemler?

Koltuktan kalkıp aceleci bir şekilde kapıya koşturdum. Kapıyı aralar aralamaz karşımda bir beden görmeyi beklerken karşılığında koca bir boşluk almıştım. Kaşlarımı çattım. Bahçenin içinde gözlerimi gezdirdim ama kimse yoktu. Bahçenin demir kapısının ardı da boş görünüyordu. İşte bu garipti.

Aklıma Önder'in sahildeyken karşıma çıkıp dedikleri gelmişti ve korkmuştum. Geri çekilip kapıyı kapatacakken kapının önündeki siyah paspasın üzerindeki kırmızı gülü fark ettim.

Kocaman bir güldü. Uzun bir dalı vardı ve tıpkı yaprakları gibi dikenleri de devasaydı.

Uzanıp dikkatli bir şekilde elime aldığımda içeride çalmaya başlayan telefonumun sesini duydum.
Kapıyı kapatıp doğruca salona döndüm ve masanın üzerindeki telefonumu alıp ekrandaki bilinmeyen numaranın aramasını yanıtladım.

"Alo?"

Kısa bir sessizlik olmuştu. Nefesimi tutmuş bir şekilde cevap bekliyorken fazlasıyla korkmaya başlamıştım. Elimde tuttuğum gül hiç de güzel görünmüyor aksine beni oldukça geriyordu.

"Merhaba Havin." Bu tanıdık yaşlı sesin sahibini kısa bir boşluktan sonra hatırladım. Önder'di.

"Umarım gönderdiğim gülü beğenmişsindir. Dikenlerine dikkat et. Benim canımı yaktığın gibi senin canın da yanmasın."

Gözlerimi kırpıştırarak elimdeki gülü doğruca masaya bıraktım. "Ne demek istiyorsun?"

"Turgut Karanlı? Bu isim sana tanıdık geliyor mu?"

Dün gece beni sözlü taciz eden hatta elinde olsa daha fazlasını yapacak olan adamı elbette artık tanıyordum ama onu tanıdığımı Önder'in bilmesi hiç de iyiye işaret değildi.

"Bu sessizliği evet olarak kabul ediyorum. Dün gece yarısından sonra onunla konuşma fırsatım oldu. Bana bardaki toplantıdan sonra Zafir'i gördüğünü söyledi. Zafir'in çevremde olması hiç de normal değil bilirsin ki, bu yüzden bende biraz araştırmak istedim. Baktım ki dün gece, benim barımda, benim adamlarıma, toplantı esnasında içki dağıtan kız senmişsin. Ne tesadüf değil mi!?" Alayla attığı kahkaha iliklerime kadar korkmamı sağlıyordu. Her an kapı açılacak ve o içeri girecek gibi hissediyordum.

"Seni oraya sokanın Zafir olduğunu biliyorum Havin ve sen uslu bir kız olarak kalmak yerine bu savaşta kendine bir taraf seçtiğin için çok pişman olacaksın. Amacım seni korkutmak değil ama dediğim gibi canımı yakarak, benim işimi baltalayarak ilk adımı atan sendin. Arkanda Zafir'in evinin önüne bıraktığı bir avuç polise güveniyorsan eğer şunu unutma: istesem hemen şimdi bile seni o içinde oturduğun salondan çekip alırım."

UĞUR GETİRMEYEN BÖCEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin