1.0

6.6K 317 7
                                    

Beni duvar ile arasına almış, konuşan ergen gence bakıyordum. Gerçekten de ergendi! Söylediğine göre benden daha büyüktü ama hareketlerinin bir ergenden farkı yoktu. Kaçmak adına küçük adımlar yapsam da, hâlâ dibimdeydi. Derin bir nefes verdim.

"Birisi var mı hayatında?" Dediğinde kafamı tekrardan ona çevirdim. Gülümsemeye çalışarak başımı onaylar şekilde salladım. Birkaç saniye şaşkınlıkla bana baktı. Beklemiyor olmalıydı. Olmasa seni öpecek gibi duruyor.

"Evet, hoşlandığım birisi var." Dediğimde şaşkınlığı yok oldu ve o aptal çapkın gülümsemesi yüzünde belirdi. Saçını düzeltirken bir yandan ya duvara, yanıma yaslanmıştı.

"Platonik aşk mı? Zaman kaybı. Bence seni tanımak isteyenlere şans vermelisin." Derin bir nefes verdim. Bu çocuk cidden peşimi bırakmayacaktı. Gülümsemeye çalışarak onu onayladım. "Sana uygun birisini tanıyorum."

"Bu yılışık tavırlarını babanın duymasını istemiyorsan, hemen ondan ayrıl Görkem." Kafamı kaldırdığımda, tam karşımda Kaya'nın bedeni vardı. Ses tonu sakindi, fakat sinirli gözüküyordu. Geldiği için ona teşekkür edecektim neredeyse. "İlerle, önümüzden."

"Pekâlâ Kaya Çevik. Pekâlâ!" Dedi sitemle ve ellerini takımının cebine sokup yavaş adımlarla ilerledi. Birkaç saniye bizden uzaklaşmasını bekledikten sonra arkasından ilerlemeye başladık.

"Sana dokundu mu?" Dediğinde kafamı ona çevirdim. Hâlâ önümüzden yürüyen Görkem ergenine bakıyordu. Başımı onaylamaz şekilde salladım. "Dediğim gibi, anlaşmayı daha imzalamadık."

"Hayır. O çocuktan dolayı reddetmek istemiyorum." Hızlıca sözünü kestiğimde, birkaç saniye yüzüme baktı. Başını dik tuttu ve ellerini takımının içine sokup yürümeye devam ettik. Sessizlik devam ediyordu. "Çok güzel olmuşsun."

"Teşekkür ederim. Senin için önemli diye çok özendim." Dedim gülümseyerek. Kırmızı, diz boyumun 2 parmak üstünde düz bir elbise giymiştim. Küçük yırtmacı çok dikkat çekmiyordu. Onu incelemeye başladım, siyah takımının içinde harika duruyordu. Kocan yakışıklı. E zaten ayol!

"Seni böyle görebileceğimi bilsem, bütün iş yemeklerimde yanımda olurdun." Gülümseyerek kafamı ona çevirdim. Yüzümün yandığını hissetmiştim. O da kafasını bana çevirdiğinde kıpkırmızı olmuş yüzümle karşılaştı. Kocaman bir gülümseme dudaklarına yerleşti.

"Takım elbise sana yakışıyor, sözüm olsun doğum gününde sana pembe kravat alacağım!" Dediğimde ciddiliğimi sorgular şekilde bana baktı. Küçük bir kahkaha attığımda gülerek önüne döndü.  Masaya yaklaştığımızda sessizliğimi korudum ve aptal gülümsememi yüzümden sildim. O da aynı şekilde görülmesi güç olan gülümsemesini yüzünden silip attı. Sandalyeyi, oturmam için kendine çektiğinde başımla teşekkür ettim.

"Kaya Çevik, hoş geldiniz." Dedi Alp Yılmaz imayla. Başıyla karşılık verdi. "Birisini gönderirsiniz sanıyordum. Bizzat kendiniz geldiğiniz için teşekkür mü etmeliyiz?"

"Sizin gibi saygın bir kişiye, birisini göndermek büyük bir saygısızlık olurdu Alp Yılmaz." Adamın yüzüne memnun olmuş bir şekilde gülümsedi. Arkasına yaslandı. Kaya ile iş konusunu konuşmaya başladığımda arkama yaslandım ve Kaya'yı izlemeye başladım. Anlattığı her şeyi şifreleyerek anlatıyordu.

En sonunda anlamaya çalışmaktan vaz geçip arkama yaslandım. Telefona indirdiğim kitabı okuyordum. Kaya elini oturduğum sandalyeye attı ve hafifçe kendine doğru çekti. Elini, belime attığında şaşkınlıkla telefonu kapatıp Kaya'ya baktım. Konuşmaya devam ederken eli hâlâ belimdeydi. Yanmaya başlayan yüzümü gizlemek adına kafamı tekrardan telefona gömdüm. Belimdeki eli karnıma ilerledi. Sol elimi elinin üstüne koydum, baş parmağımla okşarken kitaba dalmıştım.

Gmail Hatası|TextingWhere stories live. Discover now