2.1 - 2/3

886 47 0
                                    

"Sessiz mi kalmak istiyorsun?" Ela'yla hastaneden ayrılmış, yurttan eşyalarını almıştık. Yurttan kaydını sildirip yola çıkmamızın üzerinden 1 saat geçmişti. Yolculuk boyunca yoldaki çiçekleri, kedileri, köpekleri gösteriyordum. Ancak hiçbirine tepki vermiyor, cama -bazen de eline- bakıyordu.

"Konuşursam ağlarım." Net ve mırıldanır bir şekilde fısıldamasıyla başımı onaylar şekilde salladım. Onu zorlamak istemiyordum. Ancak yanında olduğumu bilmesini de istiyorsun. Kesinlikle.

"Belki mutlu olursun bilmem ama sana gelirken bir şey almıştım." Yorgunlukla bakışlarını bana çevirdiğinde yutkundum. Gözlerinin derinlinlerinde bir heyecan aradım. Çocuksu bir heyecan, ancak yoktu. "Umarım beğenirsin."

"Kaya..." Bir oyuncaktı. Pembe bir ayıcık. Hafta sonu gelirken getirecektim. Ancak bu beklenmedik durum karşısında erken gelmiştim. Üzgün olduğu için mutlu olacağını düşünerek getirmiştim. "Benim küçükken böyle bir oyuncağım vardı. Köyde bir kıza vermiştim. Çok seviyor diye."

"Geri sana geleceği varmış diyelim." Dedim gülümsemeye çalışarak. Hafiften tebessüm ettiğini görmemle üzerimdeki ağırlık azalmış gibi hissettim. Onu gülümsetmeyi becermiştim. Şans eseri, güzel oldu. Boşta olan elini tuttum ve parmaklarımı parmaklarının arasından geçirdim. Dikkatimi tekrardan yola çevirdiğimde özlediğim cıvıl cıvıl sesi duyuldu.

"Teşekkür ederim Kaya. Hayatımda olduğun için, bu olayda annemi değil de ilk başta sana yazacağım kadar beni güvende hissettirdiğin için teşekkür ederim."

-💬-

"Onu bulduk. Değil mi?" Sinirliydim. Bu onlanlara, yapanlara çok sinirliydim. Gökhan başıyla onaylamaz şekilde salladı. O da en az benim kadar gergindi.

O akşamın sokak kamera kayıtlarını aramaya başladım. Ne olduysa sokakta olmuş olmalıydı. Yurduna giden yolun kameralarını incelemeye başladık. Gökhan özenle her dakikaya bakıyordu. En sonunda duraksadı.

"Abi buldum." Çalışma sandalyesini yana çekti ve videoyu açtı. Hızlıca bilgisayara yaklaştım. Ela elindeki çizimiyle yurda dönüyordu. Bizimle görüntülü konuşmada çizdiği çizimiyle... Hava oldukça karanlıktı. Yüzü tanınmayacak birkaç adam arkasından ilerlemeye başladı. Göz ucuyla arkasına bakıyordu. Nasıl korkmuştur.

"Şunları hızlandırma şansın yok mu?" Bu görüntüye dayanabileceğimi sanmıyordum. Gökhan hızlıca ayarlarından videoyu hızlandırdı ve geriye çekildi. Video ilerlemeye başladı. Ela hızlı adımlarla ilerlemeye başladığında adamlar da hızını arttırdı. Ela yurda daha hızlı gidebilmek için ara sokağa girmiş olmalıydı. Adamlar hızlandığını fark ettiği Ela'yı yakalamak adına koşar bir şekilde arkasından takip etmeye başladılar. En sonunda birisi kolundan tuttu ve hızla kendine çekti.

"Abi Alp Yılmaz'ın adamları olduğuna emin misin? Daha çok hırsız gibiler." Gökhan'ın düşünceli sesini duymazlıktan gelerek izlemeye devam ettim. Ela'yı kendine çeker çekmez diğeri elindekilere uzanmaya çalıştı. Ela reddettiğini belli eden hareketler yapıyordu. Ses kaydı olmadığı için görüntüleri yorumlayabiliyordum. Yüzüğünü aldığı kısım bu olmalıydı.

"Bilmiyorum. Ela dediyse bir şey görmüş olmalı." Diye mırıldandım. Ela'yı çekiştirmeye başladıklarında yutkundum. Ela sertçe yere düştüğünde adam sertçe vurmaya başladı. Diğeri yerden bulduğu camla kafasına vurmaya çalışırken koluyla kafasını kapatmayı başarmış, cam koluna gelmişti. Çizik burada olmuş olmalıydı. "Gökhan yavaşlat."

"Hemen abi." Videoyu yavaşladığında hızlıca videoyu durdurdum. Adam Ela'ya vururken açılan tişörtüne odaklandım. Bir silah vardı. Parmağımla gösterdiğim noktayı yaklaştırdı. Silah markasında büyük harflerle yazan A harfine odaklandım.

"Bunun hangi marka olduğunu biliyor musun?" Düşünceli bir şekilde mırıldandığımda Kaya başını onaylamaz şekilde salladı.

"Hayır abi bilmiyorum." Derin bir nefes verdim ve hızlıca bilgisayarın karşısına geçip Alp Yılmaz'ın şirketine giriş yaptım. Silah kategorisine tıkladım. Silahların üstünde A.Y. yazıyordu. Ancak bu gördüğümüz gibi büyük ve ortada değildi. "Alp Yılmaz'ın markasından değil."

"Bunun üstüne düşeceğiz. Anlaşıldı mı?" Bilgisayardan ayrıldım ve geriye doğru birkaç adım attım. Bakışlarımı Gökhan'a çevirdiğinde başıyla hızlıca beni onayladı. Gülümsedim ve vedalaşıp odadan ayrıldım. Odama uğrayıp kişisel eşyalarımı aldım, odadan ayrıldım. Yolda karşılaştığım çalışanlarla vedalaşıp arabaya doğru ilerledim. Ela evde, uyuyordu.

Arabayı çalıştırdım ve direksiyonu döndürerek şirketten ayrılıp yüzüğü yaptırdığım kuyumcuya ilerledim. Bu yüzük için döktüğü gözyaşları için oldukça için gitmişti.

Kuyumcuya yakın bir alana park ettim ve arabadan ayrıldım. Anahtarla arabayı kitleyip kuyumcuya ilerledim. Yakın arkadaşımın eşi Miray abla buraya bakıyordu. Beni gördüğünde gülümsedi ve bana bedenini çevirdi.

"Kaya'cım, nasılsın?" Miray ablaya gülümseyerek yaklaştım. Enerjik bir kadındı.

"İdare eder Miray abla ya, sen?" Dedim sıkıntıyla. Gülümsemesi yavaş yavaş yok olurken anlamaya çalışarak bana baktı.

"Ben iyiyim de, sorun ne Kaya?" Bir anne edasıyla sorduğunda gülümsemeye çalıştım.

"Miray abla, Ela'ya sokakta saldırmışlar. Yara falan almış. Yüzüğü de almışlar. Çok üzgün bu aralar. Çok şükür bir şey olmadı da..." Ablam gibiydi. Zaten mümkün olduğunca kocası Kayra ve Miray'la konuşurdum. Şaşkınlıkla bana baktı.

"Çok geçmiş olsun Kaya ya." Mırıldanır bir şekilde konuştuğunda gülümsedim ve başımla teşekkür ettim. Derin bir nefes aldım.

"Abla, yüzükten bir tane daha yaptırmak istiyorum. Ne zamana gelir biliyor musun?" Dedim konuyu değiştirmek ve asıl gelme nedenime gelmeye çalışarak. Miray abla birkaç saniye duraksadı. Düşünüyor olmalıydı. Gözleri birden parladığında anlamayarak ona baktım.

"Ablacım, sanırım var senin modelden, ölçüsü neydi?" Hızlıca yüzüklerin olduğu dolabı açarken yüzüğünün ölçüsünü söyledim. Aklımdaydı. Hızlıca çıkardığı yüzüklerden birisini uzattı. Ela'nın yüzüğünün aynısıydı.

"Abla sen harikasın be!" Dedim gülümseyerek, gülümsedi. Hızlıca cüzdanıma uzandım ve yüzüğü masaya bıraktım. Alacaktım. Ela'nın gördüğünde oluşacak tepkisini merak ediyorum doğrusu. Ben de.


Gmail Hatası|TextingUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum