3.2

2.5K 123 6
                                    

"Gökhan doğruyu söyle. Şu an arkadaşını kollama zamanı değil." Dedim sinirle, Gökhan'la konuşuyorduk. Ofisimde kahve içerken Gökhan'ın kabullenmesini bekliyordum.

"Ya Ela! Değil işte değil!" Dedi bıkkınlıkla bağırırken, sinirle koluna vurduğumda sustu. Derin bir nefes verdi. "Sude takıntılının teki dedim sana zaten! Aranızı bozmak için yapmıştı ki başarmış!"

"Bağırma bana!" Dedim aynı yüksek tonda. Bıkkınlıkla nefesimi verdim ve arkama yaslandım. Gönlünü nasıl alacağımı düşünüyordum. "Ne yapsam?"

"Kaya yemeğe bayılır. Bir de çocuklara." Dediğinde bakışlarımı Gökhan'a çevirdim. Gülümsedi ve göz kırptı. Aklıma gelen fikirle gülümsedim ve elimdeki fincanı masaya bıraktım. Dolaba doğru koştum ve çekmeceme uzandım. Kaya'yla olan fotoğraflarımızı aldım. Gökhan ciddiliğimi sorgular bir şekilde bana bakıyordu. "O fotoğrafları ne ara bastırdın?"

"Boş ver sen onu. Ben kaçtım, şunları odasına götüreyim." Dediğimde gülümsedi ve elini vedalaşma anlamında salladı. Hızlıca odadan çıktım ve kahve makinesine yaklaştım. Hızlıca türk kahvesini yapmak için kahve dolabını açtım. Türk kahvesi yaparken tepsi çıkardım. Tepsiye fotoğrafı koydum. Kimsenin bakmadığına emin olduğumda fotoğrafa küçük bir öpücük kondurdum. Fotoğraftaki kırmızı ruj tam olarak sağ alt köşedeydi.

Hızlıca kahveyi fincana doldurdum. Fotoğrafı yanına koydum ve çikolata koydum. Tepsiyi aldım ve Kaya'nın odasına doğru ilerlemeye başladım. Bu hâle düşeceğini tahmin bile edemiyordum.

"Kaya, gelebilir miyim?" Dedim kapıyı tıklarken, uzun bir süre oluşan sessizlikten sonra kapıyı açtığımda dosyalarla uğraşıyordu. "Kaya, sana kahve yaptım."

"İstediğimi mi söylemiştim?" Dedi yüzünü bana çevirmeden. Derin bir nefes verdim ve masasına yaklaştım.

"Çok uğraştım ama." Dedim mırıldanarak. Hiçbir şey demeden dosyalarla uğraşmaya devam etti. "Bırakabilir miyim?"

"Bırakıp çıkabilirsiniz Ela Hanım." Dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Ela Hanım olmuşuz. Masaya kahveyi bıraktım. Fotoğrafı da yanına koyduğumda küçük bir bakış attı. Ciddiliğimi sorgular bir şekilde bana baktı. Tekrar bakışlarını dosyaya çevirdiğinde bıkkınlıkla nefesimi verdim ve odadan ayrıldım. Bu cidden zor olacaktı.

Telefonumun titremesiyle arka cebimden çıkardım. Melis arıyordu. Birkaç saat önce işten çıktığına göre beni bir yere çağıracaktı. Bıkkınlıkla nefesimi verdim ve telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim Melis?" Dedim mırıldanır bir şekilde. Ofise girdim ve Kaya'nın bitirmekle uğraşmamı istemediği bir yığın dosyayı masanın üstüne koydum.

"Ela, harika canlı müzik yapan bir kafe bulduk. Gelsene, bütün herkes burada." Dedi hevesle. Müzik sesi onun sesini bastırsa da ne dediği anlaşılıyordu. Bıkkınlıkla nefesimi verdim.

"Maalesef Melis, ertelediğim birkaç işim var. Başka zaman beraber gideriz." Dedim ve dosyalardan birisinin kapağını açtım. Melis beni onayladıktan sonra onunla vedalaşıp telefonu kapattım. Bu dosyaları bitirmen uzun sürecek gibi görünüyor. Maalesef ki evet. Kaya bunu Gökhan'a yaptıracağını söylememiş miydi? Neden sen yapıyorsun ki? Kaya'nın gönlünü almak için? Pekâlâ.

İç sesimle olan sohbeti bitirdim ve dosyaları açıp işe koyulmaya başladım. İmzalanacak belgeleri bir köşeye ayırdıktan sonra gerekli işleri halletmeye başladım.

-💬-

"Sonunda!" Dedim sevinçle, dosyaları bitirmiştim. 5 kahveyle... "Kaya'ya bunları götürsem iyi olacak!"

Olduğum yerden kalktım ve dosyaların hepsini kucakladım, evet kucakladım. Çıkmadan önce saate küçük bir bakış attım. Saat gece 12'ydi. Kaya gitti o zaman?

"Umarım gitmemiştir." Dedim ve birden ofisten ayrılıp Kaya'nın odasına doğru ilerlemeye başladım. Kapıya yaklaştım ve tıkladım. Uzun bir sessizlikten sonra Kaya'nın sesi duyuldu.

"Gel?" Şüpheli ses tonunun ona ait olduğunu bilerek gülümsedim ve kapıyı açtım. Kaya masanın üstündeki tonlarca kağıtla uğraşıyordu. Bakışlarını bana çevirdiğinde elimdeki dosyaların ne olduğunu anlamaya çalışır şekilde baktığını fark ettim. Gülümseyip dosyalarla ona yaklaştım.

"Gökhan'a bırak dediğin dosyaları bitirdim. Şuraya bırakıyorum." Dedim ve masanın yanındaki küçük sehpaya bıraktım. Gülümseyerek Kaya'ya döndüğümde ciddiliğimi sorgular bir şekilde bana bakıyordu.

"Gökhan'a bırak dediğime göre bir bildiğim vardır. Değil mi Ela?" Dediğinde hayal kırıklığım gözle görülür cinsteydi. Lan canlı konsere gitmedik bunun için it herif. Bir tebrik etsen, çok mu?

"Özür dilerim." Dedim mırıldanır bir şekilde. Cidden ona cevap verecek enerjim yoktu. Beni göndermesini bekliyordum, eve dönüp uyuyabileyim diye.

"Saat çok geç, gel seni ben bırakayım." Dedi ayaklanırken, başımı onaylamaz şekilde salladım. Beni takmadığı belli bir şekilde ceketini aldı ve sandalyeyi ittirdi.

"Kaya, gerek yok. Ben giderim. Hem uğraştığın dosyalar var. İstersen sana yardımcı olabilirim." Dedim ellerimle gitmesine engel olmaya çalışarak. Güçlü birisiydi, ellerimle yaptığım kuvvet, onun kuvvetinin yarısı bile değildi. Ancak ellerimle uyguladığım küçük bir kuvvet onu durdurmaya yetmişti.

"Ela, ben seni eve bırakıyorum. Saate hiç baktın mı? Sokakta tek başına bu hâlde gidemezsin. Aptal birisiyle denk gelirsen kendini nasıl koruyacaksın?" Dedi düz bir ses tonuyla. Ancak dediği cümlenin içinde sinirini anlayabiliyordum. Derin bir nefes verdim ve onu onaylayacak şekilde kafamı salladım. Hızlıca masadan telefonunu ve anahtarını aldı ve yanıma geldi. Birlikte odadan çıkarken göz ucuyla ona bakıyordum.

"Özür dilerim." Dedim mırıldanır bir şekilde, bu küskünlüğümüzün uzun sürmesini istemiyordum. Hiç bir şey demeden ilerlemeye devam ediyorduk. "Kırıcı şeyler söyledim. Üzgünüm."

"Sorun değil Ela." Dedi arabanın kilidini açarken. Sürücü koltuğuna yerleştiğinde yanına oturdum. Bakışlarımı ona çevirdim. Kırgın olduğu hâlâ belli.

"Kaya, dediklerimi düşünemiyordum. Saçmaladım." Dedim kendime sinirlenerek. Sessizlik devam ediyordu. Bıkkınlıkla nefesimi verdim ve kafamı arkaya yatırdım. "Soğudun mu benden?"

"Senden bu kadar kolay bir kavgada soğuyacaksam, neden sevdim seni Ela?"

Gmail Hatası|TextingWhere stories live. Discover now