3.4

2.5K 116 4
                                    

"Siz böyle bir şeye nasıl kanarsınız ya, o kadar iyi bir şirketsiniz. Yuh!" Evet, çıkış bulamadığım için tek yapabileceğim şey Gökhan'ın gelmesini beklemekti. Hâlâ dolaşıyor, çıkış arıyordum. Camdan mı atlasak? Büyük ihtimalle ölürdük.

Telefonumdan Gökhan'ı aramaya devam ediyordum. Hiçbir sinyal yoktu. Telefonu cebime attım ve cama doğru yaklaştım. Açık hava ve kendi hâline takılan insanları izliyordum. Atla.

"Hadi Gökhan. Gel artık." Dedim bıkkınlıkla. Burada daha çok kalmak istemiyordum. Korkudan midemin bulandığını hissetmemle camda durmaya başladım. Zaten yürüyecek gücüm de kalmamıştı.

-💬-
Kaya'nın Anlatımıyla...

"Neredesin be kızım." Telefonu sinirle kapattım. Ulaşamıyorduk. Nerede olduğuna dair hiçbir fikrimiz yoktu. Polisler işe başlasa da hiçbir sonuç yoktu.

"Abi bir haber var mı?" Gökhan'a kafamı çevirdiğimde bembeyaz yüzüyle karşılaştım. Hepimizin enerjisi gitmişti. Daha demin terslerken, şimdi dönmesi için yalvarır duruma gelmiştim. Eğer öldüyse, hepsi senin aptal tribin yüzünden.

"Nerede o aptal Kaya!" Emre'nin sesiyle derin bir nefes verdim. Onların da haberi olduğuna göre bitmiştim. Sen kendi içinde bitmişsin, onlar seni bitirse ne olur?

"Allah kahretsin." Gökhan'ın bıkkınlıkla sesi duyulduğunda herkesi gebertmek istiyordum. Dayanacak hâlim yoktu. Tek dileğim Ela'nın bulunmasıydı.

"Şerefsiz herif, enişte dedim ben sana!" Sinirden kıpkırmızı olmuş yüzü, sinirden titreyen elleriyle Emre tam karşımdaydı.

"Ben bilmiyordum!" Sinirle Emre'nin üstüne yürüdüğümde Gökhan aramıza girdi. İkimiz de sinirliydik ve patlamak için kişi arıyorduk. Gökhan beni çekiştirerek Emre'den uzaklaştırdı.

"Şu an bunlarla uğraşamayız. Derdimiz aynı. Bütün enerjimizi Ela'ya vermeliyiz. Alana polis gitmiş. Yaşam belirtisi var. Şoför altta. Gidiyoruz." Gökhan ikimizde gözlerini gezdirerek verdiği haberle gözlerim kocaman açıldı. Emre de en az benim kadar şaşkındı. Hızlıca telefonumu cebime attım ve odadan çıktım. Ela'nın yanına gidecektim.

-💬-
Ela'nın Anlatımıyla...

Yerde oturuyordum. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Mide bulantım ve baş ağrım kat kat artarken ağlamak istiyordum. Kimse gelmemişti, umudum azalmıştı. Kimse senin yokluğunu fark etmedi.

"Çıkarın beni buradan!" Olabildiğimce bağırdım. İç sesimle sohbet pek iyi gitmiyordu. Tek başıma kalmak bana kötü geliyordu. Telefonumun şarjı bitmişti. Şu an binanın hangi katında, hangi odasında hatta hangi bölümde olduğumu bile bilmiyordum.

Zorlukla olduğum yerden kalktım. Burada sadece 4 saat kalmıştım. Normalde 4 saat dayanabilecek bir zaman dilimindeyken kaybolduğumu bildiğim için oldukça zorlu ve uzun geçiyordu. Her an öldürülebilecek gibi hissetmek, psikolojimi etkilemişti. Bu da mide bulantısı ve baş ağrısını da yanında getirmişti.

"Ela!" Kaya'nın bastırılmış sesini duymamla gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Hızlıca kapıdan çıktım. Etrafta Kaya yoktu. Hızlıca katta dolaşmaya başladım.

"Kaya!" Diye bağırdım. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra ayak sesleri duyuldu. Kafamı hızlıca sağa çevirdiğimde karşımda düğmelerinin ilk 3'ü açılmış, saçları karışmış -kısacası darmadağın olmuş- Kaya karşımdaydı. Hızlıca bana doğru koştu ve sıkıca sarıldı. Kafasını saçlarıma daldırdı. Kollarını bedenime sardı ve sıkıca sarıldı.

"Bir şey yaptılar mı sana?" Dedi mırıldanır bir şekilde. Başımı onaylamaz şekilde salladım. Rahatlamışcasına nefesini verdi. Siren sesleri ve Emre'nin sesi boğuk bir şekilde duyulmaya başladığında Kaya kafasını saçlarıma tekrardan saldırdı. "Bir şey yok, iyisin. Biz de iyiyiz. Buradan çıkacağız. Özür dilerim."

Gmail Hatası|TextingWhere stories live. Discover now