2.5

853 41 0
                                    

Uçaktan indiğim gibi valizimi aldım ve hızlı adımlarla dışarıya doğru ilerledim. Sinirliydim. Hem de çok.

Kaya'nın numarasını hızlıca tuşladım, kulağıma götürdüm. Hızlı adımlarla havalimanından ayrılırken bakışlarım etrafta geziniyordu. Telefon açıldığında rahat bir nefes verdim.

"Neredesin Kaya?" Sinirlerime hakim olmaya çalışıyordum. Telefondan gelen rüzgar hışırtıları kulağıma dolduğunda buralarda olduğunu fark etmiştim.

"Arkandayım." Mırıldanır gibi gelen sesiyle arkama döndüm. Siyah bir arabanın önünde, takım elbisesiyle karşımda Kaya vardı. Telefonu hızlıca kapattım ve hızlı adımlarla ona doğru yaklaştım. Sinirden yumruk yaptığım elimi sinirle açtım ve sert olup olmadığı tartışılır bir tokat attım. Hiç bir şey demeden bakışlarını yere çevirdiğinde yana savrulan başını kendime çevirdim ve sertçe dudağını, dudaklarımla birleştirdim. Anlık bir şaşkınlık geçirse de öpücüğüme karşılık verip geri çekildi. Tatmin olmuş gülümsemesi yüzündeyken sinirle ona bakmaya devam ediyordum.

"Seni sevdiğim için beni böyle kullanmaya hakkında yok Kaya." Dedim sinirime hakim olmaya çalışarak. Yoksa gerçekten üstüne atlayıp onu mahvedecek duruma gelene kadar dövecektim. Hayret, bunu sözlerinle de yapabiliyorsun. "Bana nasıl yalan söylersin sen ya?"

"Ela ne desen haklısın, özür dilerim. Bırakabileceğimi düşündüm. Başaramadım." Benim aksine oldukça sakin ve üzgündü. Ellerimi tuttu ve beni kendine çekti. Sarılmaya çalıştığını anladığında kendimden uzaklaştırdım. Şu an sarılmak istemiyordum. "Ela, lütfen..."

"Şirketi istersen bal gibi de bırakabilirdin Kaya. Gökhan'a bırakabilir, ayrılabilirdin. Zaten hep aşçı olmak istemiştin. Kendi restoranımızı açardık. En azından öldürülme ihtimalimiz olmazdı!" Sinirle ondan uzaklaştığımda beni bırakmamak için uğraştığı belliydi. Onu ne kadar ittirirsem o, o kadar da çekiyordu kendine.

"İki imzayla halledilebilecek bir şey değil. Bunu ikimiz de biliyoruz." Başımla onu onaylamadığımı belli eder bir şekilde salladım. Derin bir nefes verdi. İkimizde yorulmuştuk. Öpseydin geçerdi aslında.

"Yapabilirsin." Dedim çaresizce. Benim demem hiçbir şey değiştirmeyecekti. Birkaç saniyelik sessizlik oluştuğunda yanıma yaklaştı ve sıkıca sarıldı. Kaçmadım. İtmedim. Sessizce birbirimize sarıldık. "Biz evleneceğiz Kaya. Belki baba olacaksın. Nasıl bu hayatı kabul edebiliyorsun?"

"Bunu uzun uzun konuşalım, tamam mı?" Sustum. Konuşmasak daha iyiydi. Sessizce arabaya yaklaştım ve kapıyı açıp sürücü koltuğunun yanına oturdum. Konuşmak istemiyordum. Eve gidip biraz uyuyacaktım. Dün stresten uyuyamamış, uyusam da aptal kabuslar yüzünden uyanmıştım. Yanıma yerleşti ve arabayı çalıştırdı. Valizimi bagaja çoktan koymuştu. "Seni seviyorum."

"Ben de seni." Dedim sinirle. Bakışlarımı cama çevirdiğimde derin bir nefes verdi. Araba ilerlemeye başladığında gözlerimi hafifçe kapattım. Biraz gözlerimi dinlendirsem iyi olacaktı.

"Küs müyüz?" Kaya mırıldanır bir şekilde konuştuğunda gözlerimi araladım. Uyuyamayacağımız belli oldu. Bakışlarımı ona çevirdim ve başımı onaylamaz şekilde salladım. Derin bir nefes verdi. "Özür dilerim."

"Bencilsin." Bakışlarımı tekrardan önüme çevirdiğimde elimi sıkıca tuttu. Düşüncelerimde gram değişme olmamıştı. Beni, hayallerimi ve bizi düşünmeyerek bencillik etmişti.

"Ela ben buyum. Benden başka şeyler bekleme. Yapamam." Sinirli değildi. Sakin ama sitemli bir şekilde konuşmuştu. Yutkundum. Haklıydı.

"Ben korkuyorum Kaya. Bir şey olmasından, çok korkuyorum." Çıplak gerçekler artık üzülebileceğim seviyede değildi. Kaya korktuğumun farkındaydı. Dile getirmem sadece derin bir nefes vermesini sağladı.

"Bana hiçbir şey olmaması için elimden geleni yapacağım. Sana da hiçbir şey olmayacak. Söz veriyorum." Gülümsemeye çalıştığında onu onayladım ve bakışlarımı cama çevirdim. Diyebileceğim hiçbir şey yoktu.

"Ne kadar zamandır beni kandırıyorsun?" Bunu sorarken canımın acıması lazımdı. Acımamıştı. Derin bir nefes verdi. Sessiz kaldı. Cevap vermemesi ikimiz için daha iyiydi. "Sana güvenmek istiyorum."

"Güvenme bana." Diye mırıldandı. Bu acıtmıştı. Başımı önüme çevirdim. Sessiz kalmam daha iyi olacaktı. Yoksa gidişlerimden birisine dönüşebilirdi bu sinirim. "Hayal kırıklığı, değil mi?"

"Beni o yüzden Dünya'nın öbür ucuna götürdüm değil mi? Ölürsen haberin olmasın diye." Sorduğu soruya cevap vermedim ve aklıma gelen soruları sıralamaya başladım. "Yazmama sebenin neydi? Ölümüne mi alıştırma yapıyordun?"

"Ela, yeter." Uyarıcı sesinin içinde sinir yattığını fark ettiğimde kendimi sessizliğe gömdüm ve kafamı cama çevirdim. Cevaplarının evet olduğunu bildiğin sorular sorma Ela. Acıtır. Bir mucize bekledim işte. "Evet, o yüzden yaptım. Ölümüme şahit olma istedim. Dövüldüğümde kanlar içinde olan suratımı görmeni istemedim. Hastaneye gittiğimde beni evde bulamayınca korkuyla beni aramanı istemedim!"

"İğrenç bir insansın." Tek diyebildiğim buydu. Derin bir nefes verdi. Sinirini sıktığı direksiyondan çıkarıyordu. Canını acıtacağını fark ettiğimde elimi elime götürdüm. Tutmak için elimi açtığımda sert sesiyle adeta yalvarıyordu.

"Çiçeğim lütfen bana dokunma. Sinirliyim, sinirlisin. Birazcık sakinleşmeyi bekleyebilir miyiz?"

Gmail Hatası|TextingWhere stories live. Discover now