1.4

1K 56 0
                                    

"Bana zaten hiçbir şey yapamazlar. Sen kendini korumaya bak." Kendinden emin sesiyle konuşması içten bir gülümseme oluştu. İşte tanıdığım Ela.

"Yani, silahımı almadım. Beni koruman gerekecek." Dediğimde gülümsedi ve beni onayladı. Şu an ne kadar çekici gözüktüğünün farkında değildi. Beraber üst kata çıktık ve hazırlanmış masaya oturduk. Ela'ya göz ucuyla bakıyordum. Bakışları Alp Yılmaz'daydı. Tepkilerini inceliyordu.

"Ne isterseniz? Hemen isteyelim garsonlardan." Sude Başaran heyecanla konuştuğunda gülümsedim. Ela'ya döndüğümde bilmediğini belli eden bir omuz hareketi yaptı. Elimi beline yerleştirdim. Gülümseyerek konuşmaya başladım.

"Size katılırız." Diyerek cevapladığımda Alp Yılmaz beni onayladı. Garsonla birkaç şey konuştuktan sonra tekrardan bize döndü.

Şirketle alakalı bir şeyler konuşmaya başlamıştık. Yemekler geldiğinde sohbetimiz daha da ilerlemişti. Ne kadar Alp Yılmaz'la konuşsam da aklım Ela'daydı. 4. Kadehinin dibi gözüktüğünde gitme zamanımızın geldiğini anlamıştım. Yemeğimiz bitmişti. Daha konuşulacak konular olmasına rağmen Ela'nın gitmesi gerekiyordu.

"Biz gitsek iyi olacak. Saat oldukça geç oldu." Gülümseyerek konuştuğumda Alp Yılmaz beni onayladı ve olduğu yerden kalkıp elini bana uzattı. Elimi uzattığımda el sıkıştık. Sude Başaran hızlıca ayaklandı. Elimi uzattığımda elimi tuttu ve benimle tokalaştıktan sonra kısa bir süreliğine sarıldı. Benden ayrılıp Ela'yla el sıkışıp sarıldığında anlamayarak ona baktım. Aynı şekilde Ela bana döndüğünde aynı fikirde olduğumuzu anladım.

"Görüşmek üzere. Haftaya sizi şirkette bekliyorum." Alp Yılmaz'ı onayladım ve gülümseyerek uzaklaştık. Merdivenden aşağıya inerken Ela'nın oldukça düşünceli olduğunu fark etmiştim. Araba konuşacağımız için şu an onu zorlamamıştım.

Alandan ayrılıp arabaya doğru yürümeye başladık. Sessizliği bozan tek şey Ela'nın topuklu sesleriydi. Anahtarı arabaya doğrulttum. Kilidini açıp Ela'ya binmesi için kapıyı açtığımda gülümseyerek teşekkür etti ve yerini aldı. Diğer taraftan kapıyı açtım ve sürücü koltuğunda yerimi aldım.

"Ne düşünüyorsun?" Arabayı çalıştırdım ve direksiyonu çevirdim. Ela gülmemeye çalışarak önüne döndüğünde anlamayarak ona baktım. Büyük bir kahkaha attığında hâlâ aynı mimikle ona bakıyordum. "Neye gülüyorsun?"

"Kaç saattir gülmemek için zor duruyordum." Kahkahaları içinde zorlukla konuşurken ceketini hızlıca giydi. "Sude Beceren'in kaç kez sana verdiğini düşünerek bana verdiği kağıtları hiç görmedin mi?"

"Şakasın sen?" Aynı şekilde gülerek ona katıldığımda çantasını karıştırmaya başladı. İçinden birkaç katlı kağıt çıktığında bakışlarımı ona çevirmeden göz ucuyla ona baktım.

"Bak bak okuyorum neler yazmış sana." Kağıtları açmaya başladığında gülmem şiddetlendi. Parmağıyla beni susturdu ve okumaua başladı. "Bak şuna bak! Bu akşam boş musun?"

"Vayy, eee sen ne dedin?" İkimizin ilişkisi kıskançlık krizleri dönemini aşmıştı. Ela özgüvenli, ayrıca da akıllı bir kızdı. Eğer onu bırakırsam aptal olanın ben olduğunu ve asla da böyle bir şey yapmayacağımı bilen bir kızdı. Gülmeye devam ederken elindeki kağıdı okudu.

"Ela'yı evine bırakacağım, dedim senin adına." Diğer kağıdı çantasına atarken öbürünü açıp okumaya başladı. "Ela'yı bıraktıktan sonra beni alabilirsin. Seninle konuşmalıyız."

"Saçmalama!" Dedim gülerken, Ela tepinerek gülerken ben de aynı şekilde kahkahalarla gülüyordum. Ela'nın evine yaklaştığımda caddeye park ettim. Saat çok geç olduğundan yoldan geçen birisinin olabileceğini düşünmüyordum. "Peki sen ne dedin?"

"Konuşmaya ihtiyaç duymuyorum dedim." Dedi gülmesini sakinleştirmeye çalışırken. Gülerken başımla onu onayladım ve arkaya yaslandım. Bakışlarını bana çevirdi ve gülümseyip yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Gülümsemem büyürken dudağına küçük bir öpücük kondurdum ve geriye çekildim. Vedalaştıktan sonra arabadan ayrıldı. Eve girdiğinden emin olduktan sonra arabayı çalıştırdım ve direksiyonu döndürdüm.

Gmail Hatası|TextingWhere stories live. Discover now