3.1

995 33 0
                                    

"Doğruyu söyle Kaya. Artık yapabileceğim bir şey yok. Sen mi öldürdün?" Zorluyordu. Başımı onaylamaz şekilde salladım. Gözlerimin içine baktı. Neden benim öldürdüğümü söylememi bu kadar istiyordu ki?

"Alp, ben yapmadım." Her kelimesini bastırarak söylediğimde sorgular bir şekilde bana bakıyordu. Yalan söylediğimi düşündüğü kesindi.

"Bıçaktaki parmak izi seni gösteriyor." Sinirle derin bir nefes verdim. Adam anlamamak için çabalıyordu resmen. Bakışlarını Gökhan'a çevirdi. Gökhan çatık kaşlarla Alp Yılmaz'a baktı. "Hemen Melodi'yi ara. Eylül öldüğünde nişanlındı. Senin ne yapıp yapmadığını biliyor olmalı."

"Alp saçmalama." Tiksinircesine mırıldandığında Alp'in yüzünde keyifli bir gülümseme yerleşti. Ellerini ceplerine soktu.

"Ne oldu? Her şeyi anlatmasından mı korkuyorsun?" Keyifli bir şekilde konuştuğunda dişlerimi sıktım. Melodi yalancının tekiydi. Sadece benden nefret ettiği için yalan söyleyebilirdi.

"Yalan söyleyeceğini biliyorsun!" Sinirle bağırdığımda keyifli gülümsemesi büyüdü. Sinirle nefes alıp verirken Gökhan beni sakinleştirmek adına kolumdan tutuyordu. Alp Yılmaz tekrardan Gökhan'a döndüğünde Gökhan sertçe yutkundu.

"Alp Bey bunun mantıklı olmadığını biliyoruz. İsterseniz kamera kayıtlarına ulaşalım. Ekibimiz buna ulaşa-"

"Hemen şimdi cevap istiyorum." Alp sinirle bağırdığında Gökhan'a baktım. Aynı fikirsizlikle bana bakıyordu.

"Bak Alp, çocuk olmanın zamanı değil. Konu hiçbir suçu olamayan bir kadın. Sadece sevdiği adam yüzünden öldürülmemeli. Beni öldürebilirsin, işkence edebilirsin. Ancak Ela'ya lütfen dokunma." Adeta yalvarıyordum. Sinirden kendini sıktığını fark ettim. Sinirli gülümsemesi dudaklarına yerleşti.

"İnan ki Eylül'ün yerdeki cansız bedenine sarılırken aynı şeyler için Tanrı'ya yalvarıyordum." Kaskatı kesildiğimde acıyla bir kahkaha attı. Yüzünü aşağı çevirdi. Alp Yılmaz'ı tanıyordum. Acı çekerken gülerdi, üzgünken gülerdi. Çünkü Eylül'ün onu öyle görmesini istemezdi. "O da masum bir insandı Kaya."

"Biliyorum ama yapabileceğim bir şey yoktu. O güne geri dönebilsem onu kurtarmak için her şeyi yapacağımı biliyorsun. Eylül'ü severdim." Kendimi inandırmaya çalışırken bir yandan da ona destek olmaya çalışıyordum. Başını onaylamaz şekilde salladı.

"Sana güvenmiyorum." Sesi kesin ve sertti. Pes ederek arkama yaslandığımda bakışlarımı Gökhan'a çevirdim. Gökhan ise ne yapacağını bilemeyerek Alp'e bakıyordu. Alp bakışlarını Gökhan'a çevirdi. "Eğer Melodi'yi aramazsanız, sonuç hiç tatmin edici olmayacak."

"Ara Gökhan, yapacak bir şey yok." Pes ettim ve Gökhan'a dönüp mırıldandım. Başıyla beni onayladı ve telefondan Melodi'nin numarasını tuşladı. Birkaç çalmanın ardından telefon açıldı. Melodi birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra şaşkınlıkla konuştu. Bunu ses tonundaki şüpheden anlaşılıyordu.

"Gökhan? Beni arıyorsun?" Olanlara inanamıyor gibi konuştuğunda derin bir nefes verdim. Çiçeğimin yaşamını söyleyeceği iki çift lafı belirleyecekti. Gökhan aramayı hoparlöre alıp masaya bıraktı.

"Melodi abla rahatsız ediyorum kusura bakma ama, 2 sene önce dün Kaya neredeydi? Biliyor musun?" Bakışlarım Alp Yılmaz'daydı. Onun da bendeydi. Uzun bir sessizlik oluştu. "Melodi abla müsait misin?"

"Bir saniye Gökhan'cım, fotoğraflara bakıyorum. 2 sene önce dünü sordun, değil mi?" Melodi doğruyu söyleyecek gibi gözüküyordu. Rahatlamayla gülümsedim ve arkama yaslandım. Kollarımı önümde birleştirdim. "Eylül'ü öldürdüğü akşam?"

"Melodi abla ne saçmalıyorsun?" Bize dur işareti yaparken Gökhan lafa atladı. Başımdan kaynar suların indiğini hissettim ve bakışlarımı hızlıca Alp Yılmaz'a çevirdim. Hayal kırıklığı gözlerinde gözüküyordu. Ancak hayal kırıklığını kapatan öfke ateşi vardı. Tiksinirmişcesine bana bakarken ben ne olduğunu kavramaya çalışıyordum.

"Ne alaka? Sonra ki gün mü öldürmüştü?" Melodi şaşkınlıkla konuşuyordu. Ne yapacağımı bilemeyerek Gökhan'a baktım. Gökhan da şaşkındı. Alp Yılmaz elini pantolonunun cebine götürdü. Olduğu yerden kalktığında onu durdurmak için koluna uzandım. Sertçe kolunu çekip restorandan dışarıya doğru ilerlediğinde arkasından ilerledim. Arabaya binip hızlıca gözden kayboldu. Gökhan'a döndüm.

"Gökhan hesabı, Melodi'yi halledersin. Çıkıyorum. Parayı hesabına atarım." Diye seslendim ve restorandan dışarı çıktım. Hızlıca arabaya bindim ve çalıştırdım. Direksiyonu döndürerek restorandan ayrıldım. Hızlıca telefondan Ela'yı aradım. Çalıyordu ancak açmıyordu. Korkum bedenimi sararken ne kadar hızlı varırsam o kadar iyi olacaktı. Eve varmak üzereyken Ela'yı tahmini olarak 30 kez aramıştım. Eve vardığımda hızlıca arabayı park ettim ve kendimi dışarıya atıp arabayı kilitledim. Eve doğru adeta koşarken kulağım çalan telefondaydı. Anahtarı hızlıca kapıya soktum ve açtım.

İçeriye girdiğimde salonun ışıkları açıktı. Hızlıca salona koştuğumda Ela'nın televizyonun karşısında olduğunu gördüm. Bakışlarını bana çevirdi. Gülümsemesi yavaş yavaş yok olurken olduğu yerden hızlıca doğruldu. Bana yaklaştığında korkudan titreyen ellerimle kendime çekip sarıldım. Titrek bir nefes verdim.

"Çiçeğim, telefonunu neden görmedin?" Diye mırıldandım. Sardığım bedenini yavaş yavaş kendimden uzaklaştırırken gözlerine bakışlarımı çevirdim. Korkarak bana baktığında telefonunu şarjda unuttuğunu anlamıştım.

"Çok özür dilerim Kaya." Mırıldanır bir şekilde konuştuğunda derin bir nefes verdim. Üstüne gitmek istemiyordum. Burnumu saçlarına daldırdım ve derin bir nefes aldım.

"Sorun değil güzelim, sorun değil. İyi misin peki? Ben yokken bir şey oldu mu?" Ondan ayrılıp yüzünü ellerim arasına aldım. Başını onaylamaz şekilde salladığında gülümsedim. Ona bir şey olmasından o kadar nefret ediyordum ki...

"Ben de şimdi uyuyacaktım, sen de gelmişken beraber uyuyalım." Gülümseyerek konuştuğunda onun bu teklifini reddedemeyeceğimi biliyormuş gibi kollarını boynuma dayadı. Gülümseyerek burnuna küçük bir öpücük kondurdum. Kravatımı gevşettim.

"Sen yatağa geç, üstümü çıkarıp hemen geliyorum." Kravatımı boynumdan çıkarırken kolunu boynumdan çekti. Kumandayla televizyonu kapattı ve yatağa doğru ilerledi. Arkasından ilerleyip eşofman takımımı aldım. Yatağa uzandığında hızlıca üstündeki gömlekten kurtuldum ve gri sweatshirt'ü üstüme geçirdim. Kıyafetlerimi değiştirdim. Yanına doğru uzandığımda gülümseyerek bana sokuldu. Alnına küçük bir öpücük kondurdum. Uykulu olduğu her halinden belliydi.

"Seni seviyorum Kaya, bunu hiçbir şey değiştirmeyecek. Hiçbir şey." Diye mırıldandığında şaşkınlıkla ona baktım. Birden bunu demesini beklemiyordum. Benim düşündüğümü anlamış olmalıydı ki küçük bir kahkaha attı. "Bir nedeni yok, içimden geldi."

"Pekâlâ, ben de seni seviyorum çiçeğim. 3000 kez seni seviyorum." Diye mırıldandığımda küçük bir kahkaha attı. Bana daha çok sokuldu ve kafasını boynuma yerleştirdi. Sıcak nefesini boynumda hissettiğimde gülümsedim. Huzurlu hissediyordum ve bu anın bitmesini istemiyordum.

"Marvel'ı sevdiğimi biliyorsun." Mayışık bir şekilde zar zor konuşuyordu. Gülümsedim ve boynumdaki kafasına küçük bir öpücük kondurdum.

"Seni sevdiğimi de biliyorum."

Gmail Hatası|TextingWhere stories live. Discover now