2.7

3.1K 140 4
                                    

Çiçeğimm: Kaya! Masaya bıraktığım paketi gördün mü? :)

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Gördüm. :)

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Pembe kravatı cidden alacağını düşünmüyordum...

Çiçeğimm: Ama güzel bencee!

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Çok güzel. :)

Çiçeğimm: :) (Görüldü.)

Çiçeğimm: Ayrıca sana başka bir şey demek için yazmıştım. 😃

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Bir sıkıntı mı var?

Çiçeğimm: Yok canım da,

Çiçeğimm: sana bir şey soracağım.

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Dinliyorum. :)

Çiçeğimm: Konser var da, Kalben'in. Gidelim mi?

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Ela, çok dikkat çekmez miyiz?

Çiçeğimm: ?

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Ela, etrafta düşman şirketlerin adamları doluyken, konser gibi kalabalık bir alaka gitmemiz çok da güvenli değil.

Çiçeğimm: Gidemez miyiz?

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Ela, seni üzmek istemiyorum.

Çiçeğimm: Yok, sıkıntı değil. Seni anlayabiliyorum.

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Üzgünüm.

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Emreler de gelecekti. Değil mi?

Çiçeğimm: Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.

Dağdan düşmüş Kaya parçası: Pekâlâ, üzgünüm. (Görüldü.)

Telefonumu bıkkınlıkla kapattım. Sağındaki boy aynasına çevirdim kafamı, özenle hazırlandığım hâlime baktım. Çiçekli elbisem, mat renklerle yaptığım makyaja, pembe çantama...

Telefonun titremesiyle kafamı telefona çevirdim. Emre arıyordu. Onlarla gelemeyeceğimi söylediğimde üzüleceklerdi. Bu konsere gitmek istediğimi biliyorlardı. Bıkkınlıkla nefesimi verdim ve telefonumu açtım.

"Emre, size iyi eğlenceler. Bir işim çıktı. Gelemeyeceğim." Uzun bir sessizlikten sonra beni onayladı ve vedalaştıktan sonra telefonu kapattım. Bıkkınlıkla nefesimi verdim. Ela, bunu söylemeyi sevmem fakat yaptıysa bir bildiği vardır. Öyle düşünmek istiyorum.

Üstümü çıkardım ve rahat pijamalarımı giydim. Televizyonun karşısına uzandım ve kanallarda gezinmeye başladım. Bıkkınlıkla nefesimi verdim. Konserin canlı yayınını açtım. Ekrana yaklaştım. Kalben konsere adımını attı ve çığlıklar başladı. Herkes çok heyecanlı gözüküyordu. Bunu izleyerek kendini mahvediyorsun.

"Sanırım haklısın." İç sesime verdiğim haklılıkla derin bir nefes verdim ve televizyonu kapattım. Yatak odasına iletken çalan kapıya sinirle baktım. Hiç misafir kaldıramayacaktım. Yoksa Emre miydi? Ben görmediğim için gitmemiş olabilirdi. Ya da yan komşumuz olabilirdi. Yine kedisini mi bırakacaktı. Kaldıramazdım. Gerçekten de çekilmezdi.

Kapıya doğru yaklaştım. Delikten baktığımda Kaya saatine bakıyordu. Neden buradaydı? Duvardaki saate baktığımda akşam 8 civarlarında olduğunu gördüm. Derin bir nefes verdim ve kapıyı açtım. Arkasında sakladığı biletleri gösterdi. Anlamayarak ona baktığımda gülümsedi.

"Hadi hazırlan. Konsere gidiyoruz." Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Daha demin reddeden adam, elinde biletlerle geliyordu. Fakat, neden?

"Kaya, cidden kırılmadım." Üzüldüğüm için yaptığını biliyordum, dinlemediği bir şarkıcının konserine gitmeyi de...

"Ela, seni üzgün olduğunu bilerek burada kalmana izin veremem. Lütfen, hazırlan da gidelim." Dediğinde derin bir nefes verdim. Gitmek çok istiyordum fakat zorla da onu götürmek istemiyordum.

"Hemen geliyorum." Dedim gülümseyerek. Hızlıca odama girdim ve çiçekli elbiseye baktım. Hızlıca tekrardan giydim ve üstündeki çiçeklerin tonunda rujumu ve çantamı aldım. Odadan çıktım ve elbisemin eteğini düzelttim. "Gidebiliriz."

"Çok güzel olmuşsun." Beni süzerken gülümsedim. Yüzünü ellerim arasına aldım, yeni çıkan sakallarını okşarken ikna eder şekilde konuştum.

"Gitmek zorunda değiliz Kaya." Dediğimde başını onaylamaz şekilde salladı. Ellerini belime yerleştirdi ve gözüme küçük bir öpücük kondurdu.

"Ela, gitmek istiyorum. Seni gülümseyerek görmek istiyorum, senin mutlu olman bana enerji veriyor. Bu ölüme sebep olacaksa, senin gülümsemeni görerek görmek istiyorum."

"Kaya..." Dedim gülümseyerek. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ellerini belimden çekti. Bileğimden nazikçe kavradı.

"Hadi gidelim."

Gmail Hatası|TextingWhere stories live. Discover now