Bölüm Dört | ''Eskisi Gibi.''

663 89 53
                                    

*Medyaya bir şarkı bıraktım, iyi okumalar!

Saçlarımı minik bir at kuyruğu yapabilmek için üçüncü kez avuçlarım içine alırken ofladım.

''Saçını neden toplamak istiyorsun ki? Kısa zaten.''

İrem'e göz ucuyla baktığımda yatağımın üstünde, bir yandan elindeki telefon ekranını kaydırıp bir yandan bana laf yetiştirmeye çalışırken buldum.

''Keşke kestirmeseydim.''

''Aa, neden? Çok yakıştı sana.''

Saçlarımı serbest bırakırken aynadaki yansımama baktım. ''Başka biri olmuşum gibi hissettiriyor.''

''Alakası bile yok. Güven bana, çok daha modern duruyor.''

Arkamı dönüp bez çantanın içine gerekli malzemeleri atarken İrem telefonunu bir kenara koydu ve doğruldu. ''Annen dedi ki Sarp sizi götürsün.''

Sesi gizli bir bilgi verir gibi kısık ve gizemliydi. Bir anda kafamı kaldırdım ve ona baktım.

''Neden? Ben ormanı da gölü de biliyorum.''

''Gelmesini istemiyor musun?'' dedi şüpheyle.

''Ondan değil de...''

Dün geceyi gözümün önüne getirdiğimde bana karşı soğuk, mesafeli ve bir o kadar sinir bozucu tavrına mı takılmalıydım yoksa kimliği belirsiz pencere önündeki misafire mi karar vermekte zorlandım. Her ne nasıl oluyorsa gururum ve hayal kırıklığım, korkumdan ağır basıyordu.

''Ondan değil de ne?'' dedi üsteleyerek.

''Hiç ya. Yok bir şey. Gidelim hadi.''

Büyük bez çantamı koluma takıp telefonumu elime alırken İrem de koştur koştur arkamdan bana yetişti. Odamın kapısından çıkıp merdiven başına gelene dek ne Sarp'ı ne Emre'yi görememiştim. İkisi giriş kapısının yakınında karşılıklı durmuş, bir sohbet içerisindeydi. Merdivenleri inerken bizim geldiğimizi haber vermek adına sahte bir öksürük takındım. Kafalarını aynı anda çevirdiklerinde Emre gülümsedi.

''Günaydın.''

''Günaydın.'' dedim neredeyse İrem ile aynı anda.

''Burada yaşayan insanın tatile gitmeye ihtiyacı olmaz.'' dedi Emre gülerek. ''Her şey dahil otel.''

Sarp da gülüşüne katıldı. ''Doğru.''

''Arabayla mı gidiyoruz?'' diye sordu İrem.

Sarp başıyla onayladı ve eliyle bizim geçmemiz için bir işaret yaptı. Ben olduğum yerde dururken İrem ve Emre hareket etmeye, dış kapıyı açıp dışarı çıkmaya koyulmuştu bile. Ben ise daha ağır adımlarla, Sarp'ın bile arkasında kalacak şekilde yürümeye başladım. Bunu fark etmesi çok uzun sürmedi ve henüz çeşmenin önüne gelmeden o da yavaşlayıp benimle aynı hizaya geldi.

''Küs müyüz?''

Çok tanıdık bir soru, çok daha olgun ve kalın bir sesten gelince dejavu hissinin ötesinde bir hisle doldum. Arabaya henüz on adım kalmışken yüzüne baktım. ''Yoo, neden olsun?''

Gülerken benimle alay eder gibi bir tavrı vardı.

''O kadar da değişmemişsin.''

''O ne demek?'' dedim.

''Hep böyle söylerdin de ondan.''

''Doğrudur. Ben değişmemiştim, sen değişmiştin ya hani. Ondan olabilir.''

Kaşlarını şaşkınlık ile havaya kalkarken benden beklemediği bir tavır içinde olmamı yadırgadı veya bu tavır onun hoşuna gitti. İrem'in beni şaşırtacak bir hamleyle ön yolcu koltuğuna yerleştiğini görünce hiç durmadan yürüyüp arka koltuğa, Emre'nin yanına geçtim.

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now