Bölüm Beş | Kapılar Ardındaki Gözler

621 77 84
                                    

*Medya: Ahsen. 👧🏼☀️

İyi okumalar! 🤍

Şans veya şanssızlık neydi? Şanssızlık olarak nitelendirdiğimiz şeylerin altında gizli bir şans olabilir miydi? Aynı evde büyüyen iki çocuğun bu kadar farklı ailelere ve kadere sahip olurken aynı yolda yürümemiz mümkün müydü? Sarp'ın şans olarak nitelendirdiği şey belki de hayatta olan bir anne ile yanımda olan bir baba ve Kanada'da güzel bir beş yıldı, benim şanssızlık olarak nitelendirdiğim şey ise benim bu evden gönderilirken anne babamın onu yanlarında tutulmasıydı.

Sahiden, neden ben gönderilmiştim?

Şımarık ve bencil bir tavırla mükemmel bir ülkeye gitmekten şikâyet edecek değildim fakat bugünkü konuşmadan sonra istemsizce düşünüp duruyordum. Neden ben?

Banyo kapısının çalınmasıyla ılık suyun altında dalıp gittiğim düşüncelerden sıyrıldım. Hızla gözlerimi açtım.

''İrem?'' diye seslendim su sesinin arasından. ''Sen misin?''

Ses gelmedi.

Belki annem belki de İrem hızlı çıkmam için ufak bir uyarı yapmış olabileceğini düşünerek acele ettim. Bu düşünceleri gece uykumdan önceye saklayarak şimdilik kapağı kapattım. Islak ayaklarım havluya değdiği an bornozumu üstüme geçirdim. Belimi sıkıca bağlarken saçlarımdan birkaç damla su yerlere dökülüyordu. Etrafıma baktığımda saç havlusunu göremedim. Oysa lavabonun kenarına koyup duşa girdiğime çok emindim. Kendi etrafımda birkaç tur döndükten sonra ıslak saçlarla çıktım banyomdan. Pencereden içeri vuran akşam güneşi birkaç saat içinde yerini gri bulutlara bırakacaktı. Kendi odamın içinde dönüp dururken gözlerim bir zamanlar telsiz bir telefonun olduğu boş komodine takıldı. Odamın kapısını çekinerek açtım ve seslenmek için dudaklarımı araladım.

''Anne? Havlu-''

Ayaklarımın dibindeki kısık sesle çalan müzik kutusunun dikkatimi çekmesi ile sustum. Yuvarlak kutuyu almak için eğildim. Kutunun kapağı açıktı, pembe ve mor ağırlıklıydı. İçindeki minik prenses figürü müzikle birlikte dönüyordu. Yüzüme yansıyan gülümsemeyle usulca ayağa kalktım.

''O ne?''

Müzik kutusunun içine öyle bir dalıp gitmiştim ki Emre'nin odasından çıkıp kapımın önüne kadar geldiğini fark etmemiştim. Hızla geri çekildim ve hafifçe kapının arkasına doğru kaçtım.

''Müzik kutusu.'' dedim.

''Senin mi?''

Kapağını hızlıca kapatırken, ''Hayır, yani evet.'' dedim.

Hafifçe gülerken kapının pervasına yaslandı. ''Evet mi hayır mı?''

''Evet.''

''Eminsin?''

Bu sefer ben de güldüm. ''Eminim, evet.''

Göz ucuyla beni süzdüğünü fark edince huzursuzca kıpırdandım. ''Yemekten sonra yürüyüşe çıkalım mı?''

''Hava bozar muhtemelen.''

''O zaman bozmadan çıkalım?''

Kafamı eğip İrem'in odasının kapısını kontrol ettim. ''İrem duştan sonra sızdı galiba, gölde çok yoruldu.''

''Ben baş başa gitmekten bahsediyorum.'' derken sesi yavaş yavaş değişmiş, iyice derinleşmişti. Yüz ifadelerimi kontrol etmeye çalışarak -ve muhtemelen çok başaramayarak- konuştum.

''Baş başa?''

Suratı bir kez daha manidar ve benim çerçevemden bakıldığında edalı bir ifadeye misafirlik yaparken devam etti. ''Bu kadar tuhaf karşılayacağın bir şey değil.''

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now