Bölüm Kırk Bir | Şeytanı Kurtarmak

430 51 8
                                    

*Ben geldiim, selam! 🌸  Tabii ki bir müzik bıraktım artık söylememe gerek yok bence... Umarım bölümü beğenirsiniz, haftaya benim de çok heyecanlandığım bence sizi de çok sevindirecek sürpriz bir sahne olabilir söylemezsen çatlardım. 😅🤭 Şimdiden görüşmek üzere, iyi okumalar! 🩷

Defalarca hissettiğim, bir gün olmasından duyduğum endişeyle yaşamaya alıştığım o an gelip çatmıştı. Gözlerimi açamadım, konuşamadım, kıpırdayamadım. Kulağımın altındaki kalbin artık atmadığı gerçeğiyle yüzleşemedim. Öyle ki kapının açıldığını, içeriye birisinin sızdığını bile fark edemedim. Gözlerimden arka arkaya süzülüp babamın ince gömleğini ıslatan göz yaşları arasından bağırdım. Kabuslarımın ardı arkası kesilmiyordu. Birisi acımasızca hayatımdaki tüm düzeni bozmak için tek bir iskambil kâğıda üflemiş ve geri çekilmiş olmalıydı. Babamın cansız vücudundaki tek baskının ben olmadığımı hissettim. Bir başkasının eli önce benim başımı okşamış, ardından elini babamın göğsüne yerleştirmişti. O her kimse kafamı kaldıramadım, göremedim.

Tüm kâbusları geride bırakmaya yetecek kadar uzun bir süre ağladım. Benim de kısmen bir kimsesiz olduğumu fark edecek kadar uzun bir süre ağladım. Kasvetli, siyah eve geri dönebildiğimde artık bir babamın olamayacağını, sabah birilerinin kalkıp işe gitmek için hazırlanamayacağını algılayacak kadar uzun, ondan geriye yalnızca annemin gölgesinin kaldığını görecek kadar uzun.

Dakikaların sonunda kafamı kaldırma gücünü kendimde bulduğumda yüzümü usulca çevirip babamın diğer yanında göz yaşı döken kişiyi gördüm.

Sarp tek elini babamın göğsüne yaslamış, diğer elini yüzüne kapatmıştı. Çenesine doğru süzülen yaşları, hafifçe titreyen omuzlarını ve çöken bedenini gördüm. Benim ıslak gözler ile ona baktığımı hissettiğinde başını çevirdi. Gözlerindeki kızarıklıkla her ne yaşamış olursa olsun yıllardır yanında olan birisini kaybetmenin verdiği kederi benimle paylaşıyordu.

''Seni görmek istedi.''

Konuşabilmeyi, sesimin dakikalardır hıçkırıklarla ağlıyor olmama rağmen bu kadar sert ve güçlü çıkmasını beklemiyordum.

''Galiba gördü de.''

Kızarmış burnunu çekti ve ''Nasıl?'' diye sordu.

Omuz silktim. ''Bilmiyorum.''

Başını çevirip babama son bir kez daha baktı. Gözlerinin bir kez daha dolduğunu gördüm. Belki yeniden annesini anımsıyordu, belki yıllardır görmediği hapisteki babasının bir yansımasını görüyordu belki de gezintiye çıkan bir babanın omuzlarında kızını taşırken tek eliyle de tuttuğu çocuk olduğunu anımsıyordu.

''Sarp.'' dedim boğulacakmış gibi hissederken. Üzerimdeki kıyafetler bile ruhuma ağırlık yapıp beni ezerken. ''Ben iyi değilim.''

Uyuşmuş ellerimi kaldırıp parmaklarıma baktım. ''Ben hiç iyi hissetmiyorum. Ben... Ben daha fazla devam edemiyorum.''

Elimi boğazıma doğru götürüp yutkunmaya çalıştım. ''Çıkmaya çalıştıkça daha çok karanlığa batıyormuşum gibi hissediyorum.''

Nefes alamayarak güçlükle, sendeleyerek ayağa kalktım. Kalktığım an aralık kapıda, dışarıda bizi izleyen arkadaşlarımı gördüm. Emre, bembeyaz olmuş bir suratla kapı eşiğinde dururken İrem elini ağzına kapatmış darmadağın olmuş gibi görünüyordu.

Sarp'ın çatallaşmış boğuk sesinden tek bir kelime çıktı. ''Ben de.''

İrem tedirgin ve sarsak bir adımla içeriye doğru girdi. ''İ-İyi misiniz?''

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now