Bölüm Kırk İki | Yaşasın, Dünya Yok Oluyor!

446 49 8
                                    

*Selamm, ben geldim! Kaç bölümdür başlarına sürekli bir şeyler gelen canım karakterlerime bu bölüm bir nefes aldırdım.🌸 Sizin için de hikayenin bazı eksik parçalarını yerleştirdim ve cadıların dünyasına biraz daha gireceğimiz birkaç şey ekledim. Hemen gidip bakmayın, bölüm sonu beni çok heyecanlandırdı. 🥹 Umarım beğenirsiniz, haftaya son mahkemede görüşmek üzere! Sona yaklaştığımızı unutmayın... 🥲

Güneş hiç doğmayacak, cenaze ateşi hiç sönmeyecek gibiydi.

Güneş kendini göstermeye başladığında, dumanlar uzaklaşıp gidip babamdan geriye yalnızca küller kaldığında gözlerimi kapatmak işkenceden farksızdı. Kafamdaki hiçbir sesi bastıramadım, kendi içimde verdiğim savaşı bir türlü bitiremedim ve uyumayı bile kendime layık görmedim.

Sırt üstü uzandığım yatakta, pencereden dışarıyı seyrederken arkamda kalan ikinci kapı yavaşça açıldı ve parmak uçlarında yürüyen kişi önce yatağıma oturdu ardından uzandı.

''Uyanık mısın?''

İrem'in çatallı sesiyle yüzümü ona döndüm. ''Evet.''

Sırt üstü yatıyorken bir anda tüm bedenini bana çevirdi, ellerini başının altına koydu. ''Bir şey söyleyeceğim.'' derken sesi iyice kısıldı.

''Söyle.''

''Bana kızgın mısın?''

''Değilim.'' dedim dürüstçe. ''Kırgınım.''

Kaşları hafifçe havaya kalktı, ben ise onunla aynı pozisyonu alarak ona döndüm. ''Kötü mü davrandım?''

''Hem de nasıl.'' dedim.

''Özür dilerim.'' dedi bir çırpıda. ''Haklıyım demiyorum ama beni biraz anlar mısın? Tüm bunlar benim için çok fazla.''

''Biliyorum biliyorum ama hiçbirinin suçlusu ben değildim.''

Gözlerini kaçırdı ve kafasını öne eğdi. Parmak uçlarını utançla benim elime değdirdi. ''Biliyorum.'' derken her şeyin oldukça farkındaydı. ''Biliyorum ama başka kime sitem edebilirdim bilemedim. Tüm bunlardan ziyade bana yalan söylemene öfkelendim ama anlıyorum. Bunlar nasıl yalansız dolansız bir anda söyleyebilirdin ki?''

Bakışlarını yeniden bana çevirdi ve ''Affeder misin?'' diye sordu.

Parmağının ucunu kavradım. ''Affettim bile.''

Tebessüm ederken hala buruktu. Bana doğru yavaşça yaklaştığında ''Baban için çok üzgünüm, Ahsen.'' dedi. ''İnan ki ne yapsam ne söylesem bilemedim. Elim kolum bağlandı. Gördüğüm ve duyduğum hiçbir şeyi sindirememişken böyle bir şey...''

Daha fazla konuşup hala çok taze olan yaralarımı deşmemesi adına araya girdim. ''Tamam, bunu konuşmasak? Ben seni anladım.''

''Ne zaman istersen o zaman konuşuruz.'' dedi. Odamın kapısı birkaç defa tıklatılıp içeriye girilmesiyle aynı anda yerimizden sıçradık ve kapıya döndük. İçeriye girdiğine daha o anda pişman olan Sarp ellerini havaya kaldırdı.

''Çok pardon, kızlar. Ahsen uyuyordur diye düşünüp girdim. Hemen çıktım.''

İrem yatakta doğruldu. ''Hayır hayır, gel.''

Sarp kapının eşiğinden geri döndüğünde ben de yatakta oturur pozisyona geçmiştim. ''Hiç uyumadım ki.'' dedim.

Sarp arkasından kapıyı kapatırken benden aşağı kalır yanı yoktu. En az benim kadar yorgun ve halsiz görünüyordu. İrem bir ona bir bana baktıktan sonra ''Bence sizin bir araya ihtiyacınız var.'' dedi.

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin